Alüvyon kalınlığı dikkate alınmalı
Deprem sonrası zarar gören 11 ilde enkaz kaldırma çalışmaları tamamlandıktan sonra, bölgede yeni binaların inşa edilmesinde en önemli konulardan birinin doğru zemin seçimi olduğu belirtildi. Yaşar Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Şahin Çağlar Tuna, “Yapı tasarımının, zemin etkisi dikkate alınmadan yapılması mümkün değildir. Zeminler üzerinde inşa edilen yapıların tasarımında mutlaka zemin yapısı, alüvyon kalınlığı, alüvyon mühendislik özellikleri dikkate alınarak hesaplamaların yapılması gerekiyor” dedi.
Deprem bölgelerinde arama kurtarma çalışmaları tamamlandı. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, 156 bin binanın yıkık, acil yıkılacak ve ağır hasarlı olarak tespit edildiğini açıkladı. Kurum, deprem bölgesindeki yeni konutların zemin artı 3-4 katı geçmeyeceğini, yöresel kültürel ihtiyaçlara göre ve ovalardan dağlara doğru sağlam zeminlerde yapılacağını söyledi.
“Oluşan yıkımların bir kısmı zemin-yapı etkileşimi ile ilgili”
Yaşar Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Şahin Çağlar Tuna, zemin yapısı ile ilgili önerilerde bulunarak, “Maalesef deprem sonrası oluşan yıkımların bir kısmı zemin-yapı etkileşimi ile ilgili. Bunlar zemin yapısı ve mühendislik özellikleri dikkate alınmadan yapılan veya bir şekilde yetersiz olan yapılar. Yapı tasarımının, zemin etkisi dikkate alınmadan yapılması mümkün değildir. Zeminler üzerinde inşa edilen yapıların tasarımında mutlaka zemin yapısı, alüvyon kalınlığı, alüvyon mühendislik özellikleri dikkate alınarak hesaplamaların yapılması gerekiyor. İnsanların her şartta doğru mühendislik hizmeti almış yapılara yönelmeleri de önemli” dedi.
Yaşanan depremle beraber tarih kitaplarına girecek bir dönemin görüldüğünü söyleyen Tuna, “Ülkemiz dünyada önemli bir deprem kuşağında yer alıyor. Milyonlarca yıllık süreçler içerisinde sürekli devinim halindeki plaka tektoniği ile beraber durmaksızın yer değiştirmelere maruz kalıyoruz. Yaşadığımız deprem bize bazı şeyleri daha iyi etüt etmemiz gerektiğini gösterdi. Çok fazla yıkım oldu ve yıkılmayan binalarımızın pek çoğu da kullanılamaz hale geldi. Dolayısıyla tüm bileşenleri ile beraber bu konunun etraflıca düşünülmesi gerekmektedir. Konuya genel çerçeveden bakarsak, depreme dayanıklı bina yapmak, çoklu disiplinlerin bir arada çalışması ile mümkün olabilir. Bölgenin yerel zemin şartları belirlenmeli, yaşanılan depremde elde edilen veriler çalışılmalı ve gerekirse bu istikâmette yönetmelik revizeleri de gündeme alınmalıdır. Tüm bunlardan sonra güvenli bir şekilde yapılarımızı tasarlayabiliriz. Bu sürecin, ilgili devlet kurumları tarafından sağlıklı bir şekilde analiz edilmesi ve modellenmesi gereklidir” diye konuştu.
Zemin-yapı değişimi
Deprem sonrası oluşan yıkımların bir kısmının zemin-yapı etkileşimi ile ilgili olduğuna dikkat çeken Tuna, “Bunlar zemin yapısı ve mühendislik özellikleri dikkate alınmadan yapılan veya bir şekilde yetersiz olan yapılar. Bu konulara hem derslerde hem de özel sektörde çeşitli platformlarda dikkat çekmeye çalışıyoruz; ancak şunu söyleyebilirim, en azından yakın çevremizde son 5 yıllık süreçte, mühendislerimiz de artık bu konulara daha duyarlı hale geldiler. Bunda 2018 yılında yapılan yönetmelik değişikliğinin çok büyük katkısı oldu; ancak halen daha eksik olan kısımlar bulunmaktadır” dedi.
Zemin yapısının depremin etkisini değiştirme konusundaki önemini de anlatan Tuna, “Deprem dalgaları bizim yaşadığımız yeryüzüne gelene kadar uzun mesafeler kat ediyor. Yaşadığımız yerin zemin yapısı, kaya/zemin şartlarına göre de deprem dalgası değişimlere uğruyor. Bu değişimler deprem dalga boyu değişimi, süre değişimi ve dolayısıyla direkt olarak yapıyı etkileyecek çeşitli parametrelerin değişimine sebep oluyor. Zeminler üzerinde inşa edilen yapıların tasarımında mutlaka zemin yapısı, alüvyon kalınlığı, alüvyon mühendislik özellikleri dikkate alınarak hesaplamaların yapılması gerekiyor. İnsanların her şartta doğru mühendislik hizmeti almış yapılara yönelmeleri önemli. Bunun için de satın alma sürecinde belki daha bilinçli olmaları ve sadece yapı mimari özellikleri dışında, statik ve mühendislik altyapısını da irdelemeleri gerekir” şeklinde konuştu.
İHA