Bu utanç bize bir ömür yeter

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

 

Çok güzel montlar aldık, Zihni dayımızın kabilesine. En korunaklı su geçirmeyen kayak montları olur ya.

Onlardan.

Zihni dayı kim? Bilmiyorum.

Düne kadar birbirimizden haberimiz olmadan yaşayıp gidiyorduk.

Şimdi dayımız. Zihni Dayı Hatay’ı bırakmak istemiyor.

5 çocukla kalakaldı Hatay’ın ortasında, naylondan yaptığı barakada.

Montlara, botlara bakıp, kolilere sarılıp, barbilere tutunup ayağa kalkıyoruz.

Arada, özellikle geceleri gardım düşüyor.

Murat Ege’nin bebek şekerine bakıp ağlıyorum.

Dedesinin adı, evinin tadı, Murat Ege.

Nehir’i düşünüyorum. Nehir öküzleri ve sinemaya gitmeyi seviyor, Nehir’in annesi çok ağlıyor,

Nehir su gibi ömrün olsun ablacım.

Sudenaz’ı sonra. Kardeşi boya kalemlerini hiç bir zaman veremeyecek ona.

Bunu ona nasıl söylediler mesela? Proteo’yu.

Başlarına kürekle vura vura köpek öldüren bir ülkenin insanlarını kurtarmaya gelen o

yakışıklıyı. Ah Proteo, adını vereceğim ilk patili evladıma.

Bekir Abi’nin uçağa hıçkıra hıçkıra ağlayarak binmesi. Koca koca adamların ağlamasına alışkın değiliz biz.

Ne yapacağını ne edeceğini şaşırıp kalıyor insan.

Sarılayım diyorsun ‘sarılma gülüm cesetlerin içinden geldim hastalık vardır’ diyor, burnunu tozlu ceketinin koluna silerken.

Bunu nasıl sileceğim hafızamdan mesela?

Arkasında bıraktığı şehrine dönüp son kez bakmasını, battaniyeyle gömebildiği ailesine, elinde sıkı sıkı tuttuğu ‘bi tek bu kaldı’ diye haykırdığı muhabbet kuşuna döktüğü gözyaşlarını nasıl unutucam?

En zoru gönül yorgunluğu be.

Bu üzüntü, bu yorgunluk bize bir ömür yeter.

Akranları başka ülkelerde üstlerinde kayak montları, kafalarında goprolarla snowboard yaparken, başlarının üzerine dam koyamadığımız çocuklarımıza kayak montu aldık da ‘üşümezler, su geçirmez en azından’ diye seviniyoruz.

Bu üzüntü, bu utanç bize bir ömür yeter.

Bıçak kemikte, utanç gırtlakta.

Bu utanç bize bir ömür yeter

Yorumlar kapalı.