TÜRKÇEYE DİKKAT

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Merhaba sevgili okurlar, bu haftaki  köşe yazımda isim-fiil ve sıfatlardan söz edeceğim. Kastamonu Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü okurken, sevgili öğretmenimiz Dr. Öğretim Üyesi Kaan Yılmaz, öğrencilere yani bizlere Türk dilinin incelikleri hakkında detaylı bilgiler aktarırdı. Ben de sizlere dilimizi daha yakından tanıtmaya çalışıyorum. Üstüne basa basa söylediğim ve dile getirmekten asla usanmayacağım husus; dilimiz, kimliğimiz ve varlığımızdır. Naçizane önerim, dilimizi ve dil kurallarımızı önemseyelim.

Şimdi gelelim değerli öğretmenimizin, öğrencilerle paylaştığı kıymetli bilgilere…

İsim – Fiil

Anlam, ne kastedildiği belli olan bir karşılıktır. Açıkça bir karşılığı olan kelime anlam sahibidir. Anlamın yönünü belirleyen ve anlam kırıntısı taşıyan unsur ise işlev sahibi ektir. Bütün teşkiller mutlak surette isim kategorisine girer. Bir isim yapım ekiyle fiilleştirildiği anda tekrar çekim unsurlarına ihtiyaç duyar. Çünkü fiil eksiltilidir ve tamamlanmaya muhtaçtır. Tamamlandığında ise bir anlam taşır hale gelmiştir. Dolayısıyla her cümle bir anlam taşır ve gramer olarak isim hükmündedir. İsimle fiil arasında şekil ve anlamın ifade farkı vardır. Şekil farkı nasıl ifade edilir? Şöyle ki fiil mastar eki olmadan kullanılmaz; isimlerde ise mastarsız kullanış vardır. Mana farkına gelince, isimde herhangi bir kavramın kendisi ya da varlığı söz konusudur; fiilde ise herhangi bir kavramın hareketi söz konusudur. Şekil bilgisinde araştırmaya ve dolayısıyla karıştırmaya başladığımız ilk konu kelimelerin sınıflandırılmasıyla ilgilidir.

SIFAT:  Mesela yeşil ağaç tamlamasına bakalım. Ağaç, şeklen ve tür olarak bir anlam ifade eder. Yeşil kelimesinin ise ağacın rengini isimlendirmekten başka bir görevi yoktur. İki adam tamlamasını oluşturan unsurlar arasında şekil ve gramer bakımından fark yoktur. Aralarındaki fark bir arada kullanılmalarından kaynaklanmaktadır. İki burada adam kelimesinden dolayı sıfattır. Yani yan yana gelen iki kelime arasında anlam ilgisi kurulmuş ve bunlardan birincisi yardımcı unsur, ikincisi asıl unsur; birincisi  niteleyen/açıklayan/tarif eden, ikincisi nitelenen/açıklanan/tanımlanan olmuştur. Yani iki ismi sıfat görevinde kullanılmıştır. Tam bu noktada bu türden kelimeleri isim dışında bir kategori olarak kabul edip de sıfat demek istemeyenlerin kullandığı önad terimini hatırlayabiliriz. Önad, tamlamada iki isimden önde/önce yer alanı göstermesine rağmen bu durum, söz konusu kelimeleri ayrı bir tür olarak adlandırmak için yeterli değildir. Aslında önad terimini kullanan da aslında isimden bahsetmektedir. İsim başka bir ismin önüne geldiği anda bir görev üstlenmiş olur. Bu aslında kelimelerin dizimiyle ilgili bir konudur.

Siyah adam : Siyaha sıfat dememize neden olan bizim zanlarımızdır. Zan ise ilmi değildir. Siyah bir vasıf ifade ettiğinden onu hep bazı kelimelerin tamlayanı olarak kullanıyoruz. Siyahı daha çok niteleme/tavsif etme görevinde kullandığımız için onun, sıfat adı altında isimden ayrı bir tür olduğunu zannediyoruz. Yani siyah ve adam arasındaki fark cins farkı değil, kullanıştan doğan sıklıktan meydana gelen farktır.

kazma düşünce (soyut)

kazma Hüseyin

yedi sekiz Hasan Paşa (İmzası V Λ rakamlarından oluşurmuş)

yirmi sekiz Mehmed Çelebi (Yeniçeri ocağının 28. ortasında yetişmiş)

İcap ettiğinde dilimiz kelimeyi, anlamına bakmadan sıfat olarak nitelendirir.

Kazma nasıl tek başınayken sıfat değilse siyah da tek başına sıfat değildir. Sözdiziminde sıfat görevinde kullanılması gerektiği için sıfat olmuştur.

 

Sıra geldi bu haftanın kitaplarında…

Şair Ayşegül  Hayvar, Kanguru Yayınlarından “Bir Rüzgar Eser” şiir kitabıyla okurlarına sesleniyor.

Şair Dilek Özkan, Klaros Yayınlarından “Eflatun Cumartesi” şiir kitabıyla, okurlarıyla buluşuyor.

TÜRKÇEYE DİKKAT

Yorumlar kapalı.