Gülşah Elikbank

Benimle oynar mısın?

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

“Dünya bir oyun sahnesi, bizler de birer oyuncuyuz…” , demişti Shakespeare. Uzun zamandır
hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını, görünenleri görenin algı ve bilgisinin etkilediğinin
farkındayız. Kuantum fiziğindeki gelişmeler gerçekle hayal arasındaki çizginin ne kadar ince
olduğunu hepimize gösterdi.

Fakat yanıtlanması gereken asıl soru şu: Bu oyunda insana düşen görev nedir? Felsefenin de
ilk sorularındandır biliyorsunuz bu: İnsan neden burada? Yeryüzünde inanan insanın görevi
zalimin mazluma zulmünün önüne geçmek, ona uzanan eli tutmaktır. Bir gün şiddetin yanında
bir gün karşısında olamazsınız, gerçek birdir…

Bu sahneye çıktıysanız iki seçeneğiniz var: Ya zalimden yana ya mazlumdan yana
olacaksınız. Unutmayın hiçbir şey yapmamak, seyirci kalmak da zalimden yana olmaktır
aslında. Böyle bir zamanlarda neşe duyamıyor insan. Filistin’de olanlar, tarihin oyunlarının
yeniden sahnelenmesi sadece. İnsan olarak gereken dersleri almadıkça oyun bitmeyecek.
Ülkemizde hiçbir konu bağlamında tartışılamıyor. İsrail’in kuruluşunun arkasında yatanları
bilmeden, dahası 2. Dünya Savaşının arkasındaki oyunları fark etmeden Filistin meselesi
çözülemez.

Din, dil, ırk ayrımı yoktur. İyi ve kötü insanlar vardır, aydınlık ve karanlık gibi. Işığın tarafına
koşmadıkça karanlıktan çıkamayacağız. Savaşların sonunu yalnızca ölüler görür, derler.
Ölmeden önce ölünüz sözü tam da burada önemini gösteriyor. Dilerim bu bayram daha çok
insan uyanmayı seçer. Evrenin sırlarına hiçbir dönem bu kadar yakın olmamıştı insanlık.
Belki de bu yüzden sınavlar da daha zorlu hale geliyor. Bir şeyle yapmalıyız artık. Yarın
yaparım deme, bugün de dünün yarınıydı, ne yapabildin, diyen Mevlana’nın sözünü
aklımızda tutalım. Elimizde olan tek şey, bugünümüz ne de olsa.

Ben genelde insanlara baktığımda, onların kendilerinde gördüklerinden daha büyük bir
potansiyel gördüm. Onlara kendilerinden çok inandım. Yollar ayrılma noktasına geldiğinde, o
potansiyelin ortaya çıkmamış olmasından kendimi de sorumlu hissettim, kederlendim,
hüzünlendim. Bazen kalbimin sızısından uyuyamadım.

Oysa şimdi geldiğim bilinç seviyesinde, çok açıkça fark ediyorum ki; herkesin sınavı kendi
seçimleriyle sonuçlanıyor. Birine ilham vermeyi, yol göstermeyi deneyebilir,
çabalayabilirsiniz ama görmek istemeyen kadar körü yoktur. İstemiyorsa, hazır değilse, belki
de hiç olmayacaksa, yolundan çekilmeyi, elini bırakmayı da öğrenmeniz gerekiyor. Aslında
bu da sizin sınavınız oluyor bir bakıma. Kendi kalbinizi kıracak kadar cesur olarak, yola

yalnız devam etmeyi seçmek… Çünkü yardımınıza bekleyen ya da size yardım edebilecek
başkaları var. Onlarla karşılaşmak için bazen geçmişinizi doğru yerde bırakmanız, geleceğin
kaosunu kabullenmeniz gerekiyor.

İnsan anladıkça, yüreği ve dünyası genişliyor. İçinizde büyüyen sevgi, iyice coşan tutku bazen
sizin de gerçekleri görmenizi engelliyor. Herkesin ayrı bir yolu var ve ancak sahiden
gerekiyorsa, sizinkiyle paralel ilerliyor. Devam etmek kadar, bırakabilmek de size öğretiyor.
Kalbiniz olgunlaştıkça zihniniz dinginleşiyor. Bugün size acı veren şey, yarın için hiç
ummadığınız bir sevincin habercisi olabiliyor. Yeter ki sezgilerinize sadık kalın ve kendinize
karşı dürüst olun. Siz bu görkemli evrenin değerli bir parçasısınız. Size verilen yaşamın
hakkını vermeniz gerekiyor. Ama yalnız ama elinizden tutmayı seçenlerle…

Benimle oynar mısın?

Yorumlar kapalı.