Gülşah Elikbank

Hayaliniz Var Mı?

Hayaliniz Var Mı?
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Tolstoy’un söylediği gibi, ‘Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar: Ya biri bir yolculuğa çıkar ya da şehre bir yabancı gelir.’ Biz buna kahramanın yolculuğu deriz. Her iyi öykü ya da roman bir değişim, dönüşüm içerir. Yüksek lisansımı yönetim psikolojisinde yaptığımda her insanın kendi kariyer planının da bir roman kahramanına benzediğini fark etmiştim. Biz de kendi hayatımızın kahramanıyız neticede. Sıkıcı bir yaşam öyküsü yazmamak elimizde. Fakat özellikle gençler nereden başlayacaklarını bilemiyorlar.

İstanbul’da yaptığım söyleşilerde liseli bir genç kızın söz alıp, benim bir hayalim bile yok, deyişi kulaklarımdan gitmiyor. Çünkü onun yalnız olmadığını, bugünlerde birçok gencin aynı şeyi hissettiğini biliyorum. Genelde üniversite ve lise öğrencileriyle “Anlatmaya Değer Olan Nedir?” diyerek bir sohbette buluşuyorum. Onlara ne söylemeli, anlatmalıyım ki; geleceğe dair bir hayalleri, umutları olsun? Peki ama bunu biri size mi söylemeli yoksa bu zaten sizin içinizde kendiliğinden mi yeşermeli? Bu hafta da bu sorulara yanıtlarımı İzmir Türk Koleji öğrencileri için vermeye çalışacağım. Elbette yeni nesille aynı dli konuşmak zor. Ortak bir dil bulmak gerekiyor.

Kafam biraz karışık ama kendi lise yıllarıma dönüp baktığımda, annem tek başına ve epey maddi zorluklarla bizi büyütmeye çalışırken, hiç kimseyle anlaşamadığım bir kasabada sıkışıp kalmış hissederken benim bir hayalim var mıydı? O hayali besleyen biri olmuş muydu? Evet, tanışma şansım hiç olmasa da böyle isimler vardı. Örneğin, Uğur Mumcu vardı… Orta okul yıllarımda başlamıştım onu okumaya. Gençlere tuhaf gelecek ama o zamanlar evlere iki gazete birden girer, hepsi de dikkatlice okunurdu. Benim İletişim Fakültesine gitmemin sebebidir; Uğur Mumcu… Daha doğrusu onun katledilmesi… Demek ki iyi rol modeller insanın yolunu açabiliyor, ona ileride bir umut ışığı gösterebiliyor. Gençlerin rol modelleri ise artık genelde internet üzerinden sadece görünürlükleri ile tanınmış isimler. Yani bir meslekleri olmayan, daha doğrusu tuhaf bir şekilde meslekleri tanınmak ve markaları tanıtmak olan isimler. Çoğunun şu an soruşturma altında olması, bu üne nasıl sahip olduklarını da açıklıyor, değil mi? Ama gençlere bu tehlikeli suları nasıl anlatmalı?

Koyunlar ömrünün çoğunu kurttan korkarak geçirir. Oysa ki onları yiyen genelde çobandır, demişti Thomas Hobbes. Etrafa doğru soruları sorarak bakmak bu nedenle önemlidir. Algılarla yönetildiğimiz bu dünyada artık hiçbir şey ve hiç kimse göründüğü gibi değil. Kime güveneceğinizi, kimlerle yanyana duracağınızı iyi seçmeniz gerek. Kimi okuyacağız, kimin fikrine değer vereceğiz? Edebiyat okurunun günden güne azaldığı şu günlerde mesela sahiden edebiyat mı konuşacağız? Peki ya konuşmazsak, ne olur? Hayatın her alanında başlayan körleşme, yozlaşma daha da sarar bizi. Belki edebiyatın yeni okurlara o kadar da ihtiyacı yok ama hayata yeni başlayan gençlerin ona düşündüklerinden daha çok ihtiyaçları var. Popüler kültürün bize dayattığı isimlerden başımızı kaldırıp sahiden bir fikir, bir düşünce geliştirebilenlere yönelmek koşuluyla elbette.

Hayaliniz Var Mı?

Yorumlar kapalı.