Gülşah Elikbank

Kelimeler bazen yaralar

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

İnsan bir diğerini sadece anlattıklarıyla değil, anlatamadıklarıyla da tanır. Sustuklarıyla da
duyar. Hakikatin çoğu bu sessizliğin içindedir zaten. Doğru kişiyle karşılaştığımızda tüm
seslerin susup başka bir dilin konuşulmaya başlaması bundandır. Mevlana, “Sevenler en
sonunda bir yerlerde kavuşmazlar. Onlar ezelden beri birbirlerinin içindedirler” demişti.
Oysa insanlar sevilmek için kusurlarını, zaaflarını birbirlerinden saklayarak, olmadıkları ve
olamayacakları biri gibi davranıyorlar. Halbuki sevdayı gerçek kılan bu kusurlara rağmen sizi
anlaması, sevmesi ve kucaklamasıdır. Sizi her halinizle kabullenen ama onunlayken daha iyi
bir insan olma arzusunu sizde uyandıran kişi geldiğinde kalbiniz zaten anlayacaktır.
Fakat yıllar geçerken hepimiz çeşitli yaralar alıyoruz. Bunların en zor iyileşeni aile içinde
aldığımız derin yaralar oluyor. Çünkü en savunmasız ve sevgiye muhtaç olduğumuz yer,
ailemizin içi.

Geçen hafta verdiğim Hayat Tasarlama Sanatı eğitimimde, aile konusu eğitim başlıklarından
biri olduğu için yine gündeme geldi. Aile bize anlatıldığı ya da kabul etmemiz beklendiği
üzere, pembe bir bulut değil. Kara bir bulut… Ömrümüz ailemizin yol açtığı yaraları
iyileştirmek için umutsuzca çabalamakla geçiyor.
Yine Mevlana’nın bir sözüne hatırlatacağım burada. Aldığın yara, ışığın sana akacağı yerdir
der Rumi. Kelime sözcüğünün kökeni Arapça kelm’den geliyor ve bu sözcük, o dilde yara
anlamına da geliyor. Kelimeler isterse insanı yaralar. Fakat isterse kelimeler bir yaraya
merhem de olabilir. Bu yüzden iletişim dilinde söylediklerimiz kadar, söylemediklerimiz de
önemli.

Bir ilişkide kabul ettiklerimiz kadar, reddettiklerimiz de mühim. Çizgiyi iyi belirlemek
gerekiyor. Ben bir yazar olarak kelimelerin yalan söyleyebileceğini en iyi bilen insanlardan
biriyim. Seçimi yapan insandır. Dilimiz zehir de taşıyabilir, merhem de… Çocuklukta
edinilen deneyimler, kendi ailemizi kurarken bize yol gösterebilir. Her biten ilişkinin bir
diğerinin mayasını hazırlar. Ders alanlar için yenilik kötü bir şey değildir.
Zaman içinde insan iyiyi, kötüyü, kıymetli olanı ve sahici olanı ayırt edebiliyor ama bedelleri
ağır olabiliyor bu deneyimin. Her şey geçiyor ama acı çekmiş olmak geçmiyor, varlığını
derinden hep bir sızıyla size anımsatıyor. Yolculuklar, savruluşlar, dibe vurup yeniden ayağa
kalkmalar hep bu yüzden. Deneyim insanın yürek sızılarının toplamıdır. İnsan kalbi yuvasını
arar arsızca çünkü kalbiniz neredeyse yuvanız oradadır. İnsan bir yere, birine ait olmak ister.
Kalbi henüz demir atmayanlar aradığını henüz bulamayanlardır. Edebiyat, başka hayatların

provasıdır, demişti sevdiğim bir şair. Sahiden öyledir. İnsanın tüm hataları kendisi yapacak
kadar geniş bir vakti yok. İyi romanlar bu işi bizim yerimize de yapar.
Aşkın Gölgesi romanım Ortadoğu’da Arapça ve sonrasında İtalya’da İtalyanca olarak
yayınlandıktan sonra birçok okurdan mektup aldım. Bambaşka ülkelerden kadınlar aynı
romanda kendi öykülerini dahası acılarını bulmuşlardı. Yazarının yazarken hissettiği kederi
okuru da okurken duyumsar çünkü. Sahici olan her zaman kalbe dokunur. Kelimeler bu işe de
yarar, hiç gitmediğiniz ülkelerde sizin adınıza da konuşurlar. Bu hafta iyi bir romanla
kendinizi ödüllendirmenizi, beni de hangi romanı seçtiğinize dair haberdar etmenizi dilerim.

Kelimeler bazen yaralar

Yorumlar kapalı.