Gülşah Elikbank

Kırık Kalpler İçin

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Kırgınlık ve kızgınlık arasındaki araf, uçsuz bucaksız bir uçuruma benzer. Hangi adımı atacağınız sonucu pek de değiştirmez üstelik. Uçurumların sonu, ayrılıktır.

Sadece kırgın olsanız, birkaç esaslı cümle, biraz sitem, birkaç damla gözyaşı sorunu çözebilir. Sadece kızgın olsanız, tonu yükseltilerek yürekten dökülen sözler, çarpıp çıkılan kapılar, gönlünüzü soğutabilir. Oysa ikisi bir aradaysa her yön çıkmaz sokaktır. Hangi cümleye yaslansanız, karşıdaki boşluğa çarpıp size geri dönecektir, anlar ve susarsınız. Susmak, kabullenmeye değil, keskin bir reddedişe denk düşer bazen. Ne de olsa bugüne kadar, hangi cümlenin hangi yalana, bahaneye dolandığını öğrenmişsinizdir. Gerçeğin hançerini kendi elinizle kendi kalbinize sokmaya razısınızdır. Çünkü hiçbir yalanın şefkatine ihtiyacınız yoktur.

Sevdayı zafiyet, aşkı zayıflık, birine özlem duymayı yenilgi sayan birinin kalbindeki hüsranla başa çıkamazsınız, bunu bilir ve çabalamaktan vazgeçersiniz. Üstelik bir süre sonra anlarsınız ki, kırgınlığınız sadece sevdiğinize değildir. Çektiğiniz ağrı, yalnızca kalp ağrısı değildir; dünya ağrısıdır. Onunla birlikte yeniden inanmaya başladığınız değerler, tutunduğunuz umutlar, şefkatli hayaller, yıkılmıştır bir bir. Güveninizi kaybeden yalnızca sevgiliniz değildir, dünyadır. Bunca yalanın dolanın içinde, sahtekârlığın arasında, çıkarlar silsilesinde hâlâ saf kalmayı başaran bir duygu yakaladığınızı sanmışsınızdır. O yüzden ona böyle delice tutulmuşsunuzdur. Son şansınız gibi, boğulmamak için atılan son kulaç gibi, uçuruma varmadan geriye dönüp atılan o son bakış gibi… Fakat kendine söylediği yalanlara sıkı sıkıya tutunarak yol alan birinin yolundan çekilmekten başka ne gelir ki elinizden?

Yaraları aşktan olanlar tanırlar birbirlerini. Bu nedenle ona kalbinizi açmışsınızdır. Onu incitmeyeceğine yürekten inanarak… Tüm bu inançların bir cümleyle yerle bir olacağını aklınıza hiç getirmemişsinizdir; hayretiniz bu yüzdendir. İnsanın bunca tecrübeye rağmen yine de yanılabilmesinedir asıl şaşkınlığınız.

İlk seferden daha zordur son seferin vurgunu, belki de sırf bu nedenle. İnsan artık akıllandığını, kalbindeki haylaz sesleri yalanlardan ayırt edebileceğini sanırken, ihanetin kapıyı her zamanki gibi sakin çalmasınadır, hayretiniz. Yine inanıp, yine yenilmek. Yine aldanıp, yine istemek. Çektiğiniz sancıya, uykusuz gecelere, efkârlı iç çekişlere rağmen, yine de o kapıyı açık bırakmak… Asıl cesaret bu değil midir? Kederin, hüznün yılgınlığına kapılmadan, aşkın o saf büyüsüne, insanın görkemli ruhuna inanmak, hep inanmak.

Kan revan içinde kalan dizler, iyi yaşanmış bir çocukluğun işaretidir. Aşk, çocuklaşmaktır. İçimizdeki o el değmemiş topraklara yaklaşmaktır. Evet, insan acıdan, hasretten, ayrılıktan, yoksunluktan korkar. Ama asıl korkulması gereken, tüm bunları artık hissedemeyen bir kalp değil midir? Sıradanlığı, yavanlığı, yozluğu kanıksamaktan ve tek gerçek sanmaktan daha beter ne olabilir? Gözyaşlarınızı saklamayın sakın kimseden, onlar insanlığın nazar boncuklarıdır aslında.

Elbet bu dünya ağrısının da bir merhemi, kırık kalplerin bir sahibi vardır, hikmetinden sual olunmaz. Kalbinizi bozmak ve sizi de kendi derin çukurlarına çekmek isteyenlerden uzak durun, yeter. Göreceksiniz, gün sizin üzerinize doğacak. Çünkü dünya aşkla yaratılmıştır ve Yaradan şüphesiz ona sahip çıkacaktır.

Kırık Kalpler İçin

Yorumlar kapalı.