Gülşah Elikbank

Uygarlık mı Mutluluk mu?

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Freud, uygarlığın bedeli, ödenir, der. Sahiden de insanlık doğadan kopuşunun bedelini ağır ödemekte. Yaşadığımız bu sözde medeniyet bize mutluluk getirmedi. Freud’un satır aralarında bu hayatta mutlu olmanın pek de mümkün olmadığını da anlarız. Ama iç huzur mümkündür ve aslında ihtiyacımız olan da budur. Bir toplumun parçası olduğumuzu hatırlayarak, zaman zaman rol yapmak, istemediğimiz şeyler yapmak zorunda kalacağımızı bilerek; en azından kendimize karşı dürüst olmamız gerektiğini söyler. Kişinin kendi özdeğerini bu iç huzur belirler işte.

Geçtiğimiz yıl çok kıymetli hocam Prof. Dr. Mehmet Z.Sungur ile keyifli bir söyleşi yaptık. Hayatın anlamını bulabilmek, yalnız olmakla tek başına olmak arasındaki ince çizgi, ikili ilişkilerdeki yüzeyselliğin insana verdiği kayıp hissi, evlilikte sadakat ve insanın bir türlü değişemez oluşunu gelen konuklarımızla birlikte uzunca konuştuk, dertleştik. Mehmet Hocam, çocukluk travmalarını konuşurken çok önemli bir cümle kurdu, sizinle de paylaşmak istiyorum. ‘ Geçmişimizin elbette etkisindeyiz ama geçmişimizin kölesi değiliz. Oradan çıkmayı bilmek, insanın öğrenmeyi ve acıdan kaçmak yerine onunla yüzleşmeyi bilmesiyle ilgili.’ Ben de bir rock yıldızın hayat hikayesi üzerinden yazdığım Aşıklar Gece Ölür romanımda tam da bunun altını çiziyordum aslında. Farklı geçmişler ama benzer travmalarla açılmış yaralarla hayata başlamış olabiliriz, bu bizim diğerlerine karşı merhametsiz, sevgisiz ve anlayışsız davranmamızı mazur gösteremez ama. Belli bir yaşa kadar travmalarımız bizi yönetebilir fakat olgunluk, travmaları yönetebilmeyi öğrenmekle de ilgilidir biraz. Oysa etrafa baktığımızda henüz büyüyememiş birçok yetişkin görünümlü insanla karşılaşıyoruz. Bir yandan da travmasız büyümek pek de mümkün değil, herkes çocukluğunda öyle ya da böyle hırpalanır. Mühim olan olup bitenlerle nasıl baş ettiğimizdir.

Ayrıca değişmeyen tek şey değişimin kendisidir, diyerek; insanın düşüncelerini gözden geçirebilmeyi öğrenmesinin ne kadar önemli olduğunun da altını çizdi o sohbette Sungur Hoca.. Son olarak bu değişimin insanlığa umudu da vaat ettiğini belirtti. İnsandan umut kesilmez. Hiç beklenmedik anlarda, beklenmedik insanlardan iyilikler görebilir, güzel sözlerle motive olabilirsiniz. Dünyanın en güzel yanlarından biri de bu sürprizleridir belki.

Size uygarlık konusu açılmışken bir de kitap önermek istiyorum. Gülüş Türkmen bugüne kadar okurların anne-baba olmak üzerine yazdığı araştırma, fikir kitaplarıyla tanıdığı bir isimdi. Şimdi ise karşımıza bir romanla çıktı. Ayrıkotu Kitaptan çıkan romanın ismi; Duygu Uygarlığı. Şöyle diyor arka kapağında bize; bir roman yazmak, bir aşk yaşamak, bir uygarlık inşa etmek. Hepsinin özünde bir kadar. Bir de vazgeçiş. Roman içinde roman deneyimi ile insanın en temel duygusunun peşinden giden bir roman bu. Tarihte ilk kez bir ideoloji, duygu ideolojisi, yürürlükte olan siyasi rejimlere eklenerek pek çok ülkede eşzamanlı devreye sokulmuşken geçiyor hikayemiz. Duygu ideolojisinin hüküm sürdüğü uygarlıklarda, duyguları rencide etmek yasal suç sayılmışken, insan denen varlığa hem hayran hem de alaycı bir bakışla yaklaşan roman, farklı bir kurgu arayanların ilgisini çekecektir mutlaka. Duygularıyla pek de barışık olmayan bizimki gibi bir ülkede kendimize uzaktan bakmak için de iyi fikir bu hikayeyi okumak, ne dersiniz?

Uygarlık mı Mutluluk mu?

Yorumlar kapalı.