Mesut Nöbetçigil

Kendime yolculuk

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Forrest Gump filminde çocuk bir şekilde kolejden mezun olur. Tam mezuniyet töreni olduğu gün, annesi ile mezuniyetini kutlarken bir ordu çavuşu yaklaşır yanına; sert bir edayla, eline bir broşür tutuşturarak “Evlat, kim olmak istediğine karar ver; orduya katıl der.” (Çocuk o filmde budalalığı temsil ediyor o dönemde.) Çocuk şaşkın bir şekilde annesine döner: Anne ben zaten kendim olmayacak mıyım? der.
Burada, kendim olmak nasıl bir hal? Toplum içinde kazandığımız rollerden daha farklı bir durumdan mı bahsediyoruz, konuyu biraz kurcalayalım mı?

Şu an kişisel gelişim kitaplarının revaçta olduğu bir süreçteyiz. Bakıldığında insanlara kısa kısa formüller, 10 maddeler 15 maddeler halinde mutluluk, başarı formülleri veriyorlar. Kişisel gelişimi açıkçası çok da savunan biri değilim.

İşin gerçeği şu an kimse; ben, kendim oldum diyemez. Bu yaşamın doğası gereği imkânsız bir tamamlanma ama benim zaten konuyu getirmek istediğim yer tam da burası. Bu çaba anca bir ideal olabilir. Hiçbirimiz yaşamımız boyunca ben, kendim oldum zaten diyemeyeceğiz. Bu anlamda, o mertebe ideal olarak kurgulanan bir bitimsizlik hali. Akabinde, ben bu ideale ne kadar yaklaşabilirim sorusunun yanıtı geliyor. O yaklaşma sürecinde aslında şu var: Bu cesaret bu noktada bir yöntem. Ben, kendi adıma söyleyeyim: Kendim olmaya ne kadar cesaret edebiliyorum? Burada bile aslında bir muamma bizi bekliyor. Sanırım şu gözle bakmamız lazım: Bu bir ideal, biz buna yaklaşabildiğimiz ölçüde ilerleyebiliriz. Kendimize giden yolculuğun en bilindik yöntemlerden biri cesaret. Çünkü kendi olma meselesi özellikle baktığımızda biraz zor. Yaşamlarımızda bizler, konfomist ortamlardayız hep; belirli dinamiklerimiz var, hepimizin bakıldığında. Kendi çevremizin bize verdiği belirli özellikler var ve o çerçevenin içinde bir insanın gerçekten “Ben buyum.” demesi çok büyük cesaret istiyor. Çünkü hayat bizi uyum sağlamaya zorluyor. Uyum sağladığımızda ise uyum göstermek ve kendi olmak arasında çok ciddi bir fark var. Çünkü uyum gösterdiğimizde, gerçekte, tam anlamıyla kendimiz olamıyoruz. Bu anlamda bu yüzden “cesarettir” diyebiliyorum. Zira cesaret dışında bir çaba, bizi çok fazla geciktiriyor. Özetle böyle bir denklem kurdum diyebilirim.

Her insan doğduğunda dört tane zindanın içine doğar, der bir bilge yazar. İçine hapsolduğumuz bu zindanlar: Doğa zindanı, kültür zindanı, tarih zindanı ve insanın kendi zindanıdır. O zindanlardan kurtulmadığımızda – onlardan kurtulma 20 30 yıllık değil belki yaşamı içine alacak bir süreç- o zindanlardan geçsek bile kendimiz olduk diyemiyoruz.

Kendime yolculuk

Yorumlar kapalı.