Tuğrul Emre Kaya

Çanakkale Ruhu

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

En büyük hayalimdi; ilkokul çağından itibaren çocukları Ankara ve Çanakkale’yi gezdirmek. Bu vatan nasıl kuruldu? Ne mücadeleler verildi? Bizim kahramanlarımız kimlerdi? Ne bedeller ödendi? Maddi güç manevi güce nasıl yenildi? İlk meclis kimlerle nasıl kuruldu? Cumhuriyetin kurulduğu ve Kurtuluş Savaşının yapıldığı yerleri çocuklara göstermek, Milli ve Manevi değerlerine sahip bir bireyin bu değerlerle ülkesine ve milletine hizmet edeceği düşüncesiyle yola çıktım. Peki nasıl yapabilirdim? Eğitimci değildim, bürokratta değildim. Çareyi, kimsenin tenezzül etmediği, tenezzül etse bile külfetinden, zorluğundan, bürokrasiden uğraşmak istemeyeceği Okul Aile Birliği Başkanı olarak buldum.

Çanakkale Deniz Savaş’ında topraklarımıza saldıran filodaki meşhur üç zırhlının adları da manidardır: İrresistible, “karşı konulamaz” demektir. İnflexible, “boyun eğmez” anlamına gelir. Ocean, “okyanus” demektir. Şimdinin düşman gemilerinin adı Kimliksizleştirme, kişiliksizleştirme, kültürsüzleştirme ve inançsızlaştırma. Özümüze dönüp bu gemileri okyanusa gömme vakti gelmedi mi?

Çanakkale savaşında 250 kilogramlık mermiyi tek başına kaldırıp atış yapan Koca Seyit’in torunları değil miydik? Peki biz ne zaman üstümüzdeki tembellik, vurdumduymazlık, gaflet, kibir ve maneviyatsızlık mermisini sırtlayıp kendi benliğimizi vurup özümüze döneceğiz?

Japon Eğitim sisteminde çocukları önce Hiroşima ve Nagazaki’ye götürüp düşmanın harap ettiği bölgeleri gezdirilir ve ‘’Bakın, eğer siz birlik beraberlik içinde çalışmazsanız, işte düşmanlar sizin ülkenizi yakar, yıkar, bu hale getirirler. Ama birlik beraberlik içinde çalışırsanız, güçlü olursunuz, düşmanlarınız size saldırmaya cesaret edemezler. Artık birlik beraberlik içinde çalışmak ve çalışmamak konusunda kararınızı siz verin’’ derler.

Yeni müfredata Çanakkale ve Ankara gezilerinin tavsiye kararı olarak sunulması çok elzemdir. 2028 seçimlerini bir milat kabul edelim ve başta milletvekilleri olmak üzere tüm bürokrasinin MAZBATALARINI Çanakkale’de almasının TBMM’de teklif edilmesini, böylelikle dahilde ve hariçte ülke düşmanlarına bir mesaj olurken, birlik ve beraberliğin yeniden tesisi için çok büyük bir adım olur.

Bizim Hiroşima’mız, Nagazaki’miz, Çanakkale değil mi?

İngiltere Elçisi Canning’in, Abdülmecid’e sunduğu reform planında, dışarıdan borçlanma hararetle tavsiye ediliyordu. Bu sıralarda Avrupa’da sermaye fazlası vardı ve bunu kullanacak ver arıyorlardı. Batılı devletler önce Osmanlı’yı borç almaya teşvik etmişler, sonra da devlet iflas edince ülkenin mali denetimini ele geçirmişlerdi. Osmanlı İmparatorluğu’nun borçlarının yüzde 67’si Türkiye Cumhuriyeti’nin üzerine kalmıştı. Bu borcu ilk borç alışımızdan 130 yıl sonra 1984’te bitirilebildik.

Ekonominin iyice kötüleşmesini fırsat bilen Hüseyin Avni Paşa, Mütercim Rüştü Paşa, Midhat Paşa, Hayrullah Efendi, Kayserili Ahmet Paşa, Süleyman Paşa, Sultan Abdülaziz’e karşı bir cunta kurdular. Sultan Abdülaziz, Mütercim Rüştü Paşa’yı sadrazamlığa, Hüseyin Avni Paşa’yı seraskerliğe, Midhat Paşa’yı Vükelâ heyetine, Hayrullah Efendi’yi şeyhülislâmlığa getirdi. Sultan Abdülaziz darbecilere devletin en üst düzey görevlerini vererek kendi sonunu kendi hazırlamıştı.

2013 yılıydı, Konak Meydanında o zamanlar AK Parti Gençlik Kolu Başkanı olan Bilal Kırkpınar, Imf borçlarının kapanmasını temsili olarak Imf’nin cenaze namazını kılarak kamuoyunun dikkatini çekmişti. Imf’den kurtulmuş, borç verecek duruma gelen, doların 1.7 Türk lirası olduğu dönemde Türkiye’de aynı yıl gezi olayları oluyordu. Bu konuda başka bir yazı konusu, ibretlik ve analiz edilmesi gereken bir durum.

Çanakkale ruhunu, içimizin derinliklerine sirayet ettirir ve tarihi doğru konumlandırırsak İngilizlerin ve içerideki cuntacıların oyununa gelmeyiz.

Çanakkale Ruhu

Yorumlar kapalı.