Yeni yıla 40 gün kaldı. Bir yıl boyunca yaşadıklarımız, sanki o gece bitince, onlar da bitecek sandık. Oysaki öyle değildi. Gezegenimiz, yıldızlar ve güneş etrafında 365 günlük tam turunu tamamlayacak ve yeni bir 365 günlük turuna çıkacak.
Hatırlarsınız, 2020 yılını… 2019’da bir Covid-19 salgını vardı Çin’in Wuhan kentinden doğan. Çin’deki kurumlarda çalışanlar ve sokaklardaki insanlar beklenmedik bir anda bayılıyor, en yakın hastanelere kaldırılıyorlardı.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, “Önlemimiz aldık” dedi. Ve bir baktık ki, 2020’nin Mart’ın 17’sinde ayında ilk vakayla ülkede kırmızı alarmlar çalmaya başladı. Salgın hızla yayıldı. Bombalar, depremler, saldırılar… Türkiye, hayatının en kritik en trajik 2020 yılını geçirdi. Ben o yıla “Lanet yıl” diyerek geçirdim. Türkiye’nin en kırılma yıllarından biriydi. Bu dönemde yaşanan en zorlu zamanlar insanların birbirini ayrıştırdığı dönemlerin de arttığı dönemlerden bir yıldı.
Ekonomi zor durumda
Sonraki gelen 2021, 2022 ülke adına salgının devam ettiği yıllardır. 2019’a kadar ülke ekonomisi dizlerinin üzerinde yürürken salgının yoğunlaştığı, depremler, saldırılar, bombaların patladığı, gece kulüplerine yapılan silahlı saldırılar ve tarikatların da en çok hortladığı 2020 yılıyla o ekonomi zor durumda.
Salgın dönemlerinde dükkânını kapatan, lokantası iflas eden, fabrikalarına kilit vuran yüzbinlerce ticaret insanı, ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. En kötü yıllardan biri olarak anılacak 2020’yi diğer yılların atlatılmasıyla hafifledi. Ama hafızalarda hâlâ taze bir 2020 var.
Salgını tam olarak 2022’de bitirdik. “Maskeler kalkıyor” denildiğinde kolay olmadı o maskeyi ağızlardan indirmek. Maskesiz çıkanlar kendini ‘çıplak’ zannederek eve geri dönüyor, maskeyi almaya gidiyordu. Aynı hisle tam 3 yıl geçirdim.
Salgın bitti; ama ekonomi kalkamadı, belini doğrultamadı.
Yatırımcı kaçtı, Avrupa’daki yatırımcılar da ‘yatırım yapmaya değil, satın almaya’ geldi.
Yenilik Partisi Genel Başkanı Öztürk Yılmaz ile yaptığımız görüşmede, bunları kanıtlar nitelikte konuştu. “Sata sata bir şey bırakmadılar” diyerek Varlık Fonu’nda kalan BOTAŞ, PTT, TFF, Ziraat Bankası, Halk Bankası…” gibi kurumların kaldığına işaret etmişti.
Buna sebep de ‘beyin göçü’ veriyoruz artık. Hekimi, öğrencisi, gazetecisi, girişimcisi… Türkiye’yi terk ediyor.
Ne demişti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Aklı olanlar ülkeyi terk edip gitti, aklı olmayanlar burada tuzağa düştü” diye? İşte o söz tam olarak ‘Aklı olanlar’ın göçü seçtiği dönemdeyiz.
Tuzağa düştük, burada kaldık! Gidecek yerimiz de yok. Ve bu çökmüş ekonomi, çökmüş sağlık sistemiyle bozuk eğitimin içerisinde debeleniyoruz. Ne kendimiz için ne de çocuklarımız için verimli, sağlıklı, ufka açık bir gelecek verebiliriz!
21. yüzyılda ayrışma
Türkiye’de 21. yüzyılda hâlâ demokrasi ve özgürlük için, fikir özgürlüğünün de gelişmesi için siyasi partiler bir masaya oturamıyor. Seçmen ise bu sebeple ayrışıyor, bölüşüyor ve ‘zıt görüş- karşıt görüş’ adı altında üçüncü sayfa haberi oluyor.
Yıllarca sol-sağ çatışmalarıyla binlercesi öldürüldü. Dönemin Darbe mimarı 7. Cumhurbaşkanı ve Türk Silahlı Kuvvetleri Komutanı 17. Genel Kurmay Başkanı Kenan Evren; “Taraf olmadığımızı göstermek için bir soldan bir sağdan öldürüyorduk” demişti. İki tarafın siyasi figürlerini memnun etmek için, öldürmeyi seçmişlerdi. Her iki taraf için de.
Ders almadık, almıyoruz. Kutuplaşmayı, yok etmeyi seçiyoruz.
Sevmek güzel şey, hoş şey. Sevgiyi vermeden, sevgi beklemek anlamsızdır. Sevgiyi besleyip de hediye etmeden, sevgiyi almayı beklemek çok daha anlamsızdır.
Her görüşü kabul etmek, doğru olmayan, cahillikle bezenmiş görüşü kabul etmek değildir. Görüşü dinleyip, susmak… Cahille münakaşa edilmez zaten. Ne dersen de haksız çıkarsın her cümlenin sonunda.
İyi pazarlar…
Yorumlar kapalı.