Mustafa Uygun

GÜVEN PROBLEMİ

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bir toplumu içten içe kemiren en önemli problemlerden biri de şüphesiz güven problemidir.

Güvenme isteği insanın doğasında vardır. İnsan doğası gereği dar dairede Allaha güvenir, annesine, babasına, eşine, kardeşlerine, akrabalarına, komşularına güvenir.

Geniş dairede kendisini idare eden yöneticilere, askere, polise, devletine güvenir. Yukarıda sayılanlardan kendine bir zarar gelmeyeceğine inanır.

Hem cinsleri olan insanlara güvenir. Bindiği ata, kapısında beslediği köpeğe güvenir. İnsan bu sayılanlardan başka cansız varlıklara da güvenir. Örneğin;

Üzerinde yürüdüğü toprağa, içinde yaşadığı, huzur bulduğu eve güvenir.

Bütün bunlarla beraber bir kerede güveni sarsıldı mı, bütün bütün kendini boşluğa bırakır ve çok çaresiz hisseder. Dünya onca genişliğine rağmen ona dar gelir. Sığınacak bir liman, yaslanıp huzur bulacağı bir omuz arar.

Uzunca bir süredir ülkemizde böyle bir güven bunalımı yaşamaktayız.

Yine uzunca bir süredir, Allah dışında güvendiğimiz dağlara hep karlar yağdı.

Hangi dala el uzattıysak elimizde kaldı.

Kimi merhametimizle kandırdı…Kimi dinimizle kandırdı… Kimi de saflığımızla…

Oysa mümin bir delikten elinin iki kere ısırılmasına izin vermeyecek kadar akıllı ve basiretli olacaktı. Ama, nerede o basiret ve feraset? Şairin;

Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta,

Dişsiz mi biri onu kardeşleri yerdi.

diye tarif ettiği cehalet dönemini yaşıyoruz, adeta…

Devlet kurumlarına, adalete, hukuka olan güven sarsılmışsa, geriye ne kalır ki?

Siyaset yalan söyleme sanatına dönüşmüşse, “siyasette yalan caizdir” fetvaları havada uçuşuyorken başımıza taş yağmıyorsa, yağmur duasına çıkmanın ne faydası olabilir ki?

“Devletin dini adalettir.” demiş, bir düşünür, çok doğru söylemiş.

“Adalet mülkün temelidir.” demiş Hz. Ömer, el hâk doğrudur.

Anneye- babaya, evlata- kardeşe, eşe- dosta güven kalmamışsa, huzur da olmaz, özlenen toplumsal barış ta olmaz. Hayata hayat yapılmayan dinin de faydası olmaz, olamaz…

Muhtaç olduğumuz değerlerin tümü, Kuranda “üsvetün hasenetün” (en güzel örnek) diye tarif edilen Hz. Muhammed’de fazlasıyla var. O’nun hayatını bu açıdan da tekrar ber tekrar yeniden okumak lazım. Okumak yetmez anlamak ibret almak lazım. O da tek başına yetmez o ahlakı yaşamak lazım.

O zat ki (s.a.v) bedevi (cahil, kaba) bir toplumu 23 senede, medeniyetlere örnek olacak bir tolum haline getirmeyi başarabilmiştir. Yine fazilet adına ne varsa, O’nda var…

Şunu açıkça ifade etmeliyim ki;

Emniyeti olmayanın, imanı da yoktur. Ulu Rehber (s.a.v);

“Komşusu şerrinden emin olmayan kimse gerçek mümin değildir.” buyurmuştur. Bir başka defasında da;

“Mümin dilinden ve elinden diğer Müslümanların emin olduğu kimsedir.” diye mümini tarif etmişlerdir.

Bizlere düşen yeniden bu kalıplar çerçevesinde “insanlık fabrika ayarlarımıza” geri dönmektir.

GÜVEN PROBLEMİ

Yorumlar kapalı.