Başka ülkeleri bilemem ama güzel yurdumda o kadar hızlı gündem değişiyor ki, bu değişim başımızı döndürüyor. Sonunda gerçek gündemimizden uzaklaşıp gidiyoruz. Herkesin gündemi kendince, en önemli…

Sosyo- ekonomik durumlar, inançlar, tercihler gündemi farklı kılan sebeplerden sadece bir kaçı…

Kimine göre başındaki kepek gündem olurken, kimine göre ekonomideki kötü gidişat öncelik sırasında yerini alıyor.

Artan petrol fiyatları ve döviz kurları, yüksek enflasyon ve bunlara paralel günden güne artan geçim derdi…

Tarım emekçisine göre, bu yıl yaz başlangıcındaki yağışların mevsim normallerinden çok olması, dolasıyla egenin en önemli gelir kaynağı olan zeytin ve üzümün bu yıl olmayışı büyük bir problem olarak karşımızda duruyor. Önümüzü görmekte zorlanıyoruz.

Yani herkesin gündemi kendine göre, birinci önceliğe sahip.

Öde yandan ikinci dünya savaşının en dehşetli günlerinde herkesin, özellikle âlim ve hocaların camiyi, cemaatle namaz kılmayı terk ederek, radyodan savaş takip ettiği günler de yaşanmış. İşte böyle bir anda, bütün insanlığı ve hatta İslam’ın geleceğini çok yakından ilgilendirmesine rağmen, merak edip, talebelerine bir kere bile savaşın akıbetini sormayan İslam âlimleri de olmuştur.

Talebeleri kendisine:

“Üstad, bundan daha önemli bir gündem mi var, ya da bununla meşgul olmakta bir günah mı var?” diye sormuşlardır. O da cevaben:

“Zulme rıza, zulümdür.” İnsan harp boğuşmalarını izlerken, bazen bir tarafı kalbiyle tutar ve farkında olmadan o tuttuğu ülkenin zulmüne taraftar olur, birinci sakıncası bu…”

“İkinci olarak bütün insanların ama özellikle Müslümanların başına öyle bir sınav açılmış ki, bu sınavın sonunda dünyanın bütün zenginliğinin beş katını kazanma veya kaybetme olasılığı var.” diyor.

Devamla” İngiliz ve Almanların bütün serveti sizin olsa, bu sınavı kazanmak için akıllı insan onu düşünmeden harcar.” buyurarak, kendi gündemini böylece tespit etmiştir.

Bir müslüman olarak benim de gündemim bu tabi ki…

Ancak şunlar da benim gündemimde yerini koruyor:

Kimsenin kimseye saygı ve merhametinin kalmaması…

Geçen hafta İstanbul Esenyurt’ta bir esnafın kendi dükkânında, bir grup tarafından vahşice katledilmesi…

Sormak istiyorum, insanlar nasıl bu kadar kolay silahlanabiliyor ve acımadan nasıl bir insanı katledebiliyor?

Bu ne kin, bu ne nefret, hiç kalmamış cana kıymet…

Sözde dindarların İslam’a yakışmayacak, ahlak dışı davranışları sonucu genç neslin dinden, imandan soğuması…

İnsanların birbirlerinin kılık ve kıyafetini sorguluyor olması… Allah’ın soracağı soruları insanların birbirine sorması…

Ticaret ahlakının dibe vurması… Yalanın revaçta olması…

Son olarak, yurdum insanının neredeyse tamamının cinnet ve paranoya hali yaşaması, benim gündemim olarak yerini ve önemini koruyor.