Değerli okurum, her zaman hatırlattığımız gibi gene hatırlatalım "Bir ülkenin sınırları namusudur" bu ifadeyi, sıkça duyarsız. Bir ülkenin sosyolojik yapısını değiştirmek istiyorsanız. Sınır kapılarını açabilirsiniz. Bir ülkenin demokrafik yapısını değiştirmek istiyorsanız. Sınır kapılarını açabilirsiniz. Dışarıdan gelenler babasının hayrına mı geliyor. Bence hayır. Bulunduğumuz coğrafyada emperyalist ajanların cirit attığı bir ortamda sınır kapılarını açarsanız. Yediğinizi ekmeğe, içtiğin suya en büyük ihanet yaparsınız.
Ülkemize göç almak, karmaşık olduğu kadar tehlikelidir. Sosyo-ekonomik ve politik nedenlerden kaynaklanan çok boyutlu bir sorundur.. Sığınmacılar, savaş, siyasi zulüm veya doğal afet gibi yaşamlarını tehdit eden durumlardan kaçan insan olabilir. Ancak bölgede savaşı çıkartanın kim olduğuna bakmak lazım.
Gelişmiş bir ülke olsanız. Göçün sadece ekonomik etkileri üzerinde durarak, sosyal, kültürel ve insani boyutlarda olsa görmezden gelebilirsiniz. Zaten biz gelişmekte olan ülkeyiz. Sınırların her zaman tam olarak korunabileceği ve göçün tamamen engellenmesi önemlidir. Sınırlar, bir ülkenin toprak bütünlüğünü ve egemenliğini temsil eder, namusdur. Göçün insani boyutunu ve uluslararası hukuku vardır. Ancak emperyalist ülkeler buna uymuyor. Neden biz uyacağız. Ayrıca bizim ekonomimiz bunu kaldıracak güçte değildir ki; Sığınmacıların bir ülkenin ekonomisine etkileri genellikle gelişmekte olan ülkeleri olumsuz etkiler. Pasif işsizliğin %38 ulaştığı bir dönemde göçmenlerin iş gücünü sağlayabilir demek gerçekleri görmemektir.
Göç ve sığınma konusunda sıkça kullanılan, ancak birçok açıdan sorunlu bir söylemdir. Gelin bu ifadenin neden doğru olmadığına ve göçün ekonomiye olan etkilerine daha yakından bakalım. Göç, karmaşık sosyo-ekonomik ve politik nedenlerden kaynaklanan çok boyutlu bir konudur. Bu ifade, göçü tek bir faktöre indirgeyerek sorunun karmaşıklığını göz ardı edersiniz. Tüm sığınmacıları aynı kefeye koymak doğru değildir belki ama bu bizim ülkemiz için geçerli değildir. Ülkemizde gelen sığınmacılar tamamen siyasidir. Göçün sadece ekonomik etkileri üzerinde durmak yetersizdir. Aynı zamanda sosyal ekonomik gerçekler de göz ardı edemeyiz. Sınırların her zaman tam olarak korunması ve göçün tamamen engellenmesi gerekmektedir.
Ortadoğu'da Atatürk'ün kurduğu bir ülkeye genellikle şaşı bakmaktadırlar. Peki bu bölgelerden gelen insanların ülkemizde doğru bakacağını kim emin olabilir. Size hemen söyleyeyim. Ortadoğu kafasıyla Türkiye'de yaşayan hainlerdir. İşte biz burada gerek ekonomik olarak gerek siyasi olarak, Atatürk milliyetçiliği etrafında toplanarak güç birliği yapmak zorundayız. Tam da zamanı şimdi. Bizim ülkemizde yaşayan insanların çöpten ekmek toplayıp karnını doyurduğu bir dönemde göçmenler doyurmak hangi kafanın ürünü?
Sonuç olarak, bir ülkenin sınırları namusudur. Göç konusunda basmakalıp ifadelerle, algı yaparak yönetemezsiniz. Doğrusu, öncelikle sınırları korumak sonra ülke bütünlüğünü sağlamak amaç olmalıdır. Göç, karmaşık bir küresel sorun olup, insan hakları, güvenlik ve ekonomik gelişme gibi birçok farklı boyutu vardır. Varsıl olan emperyalist ülkeler pekala göç sorununu çözebilir. Kendi sınır kapılarını açabilir. Bu nedenle, göç konusuna daha kapsamlı perspektifle yaklaşmak gerekmektedir.