Değerli okurlarım, Türkiye'de herkes açlık ve yoksulluğunu gizliyor, yoksulluğu bir onur meselesi yapıyor. Eskiden orta direk vardı ve yoksulluk bir seviyedeydi. Günümüzde ise bu düzen değişti; orta direk yerini yoksul kesime bıraktı. Yoksulluk ise derin yoksullukla yer değiştirdi. Orta direk yok oldu ve yerini derin yoksulluk aldı. Peki, bu durum ekonomide neyi anlatıyor, biliyor musunuz?
Orta direğin yok oluşu ve derin yoksulluğun artması ekonomide ciddi dengesizlikleri ve eşitsizlikleri gösteriyor. Bu sadece bir gözlem değil, çok sayıda toplumda gözlemlenen ve endişeye yol açan bir gerçek. Gelin bu durumun bazı olası nedenleri ve sonuçlarına yakından bakalım.
Gelir dağılımındaki uçurumun giderek derinleşmesi, orta sınıfın erimesine ve yoksulluğun artmasına yol açtı. Yüksek gelirlilerin gelirlerinin daha hızlı artması, düşük gelirli bireylerin ise aynı oranda düşmesi bu durumu oluşturdu.
Küreselleşme, üretim süreçlerindeki değişiklikler ve teknolojik gelişmeler, işgücü piyasasında büyük dönüşümlere yol açtı. Bu durum, düşük vasıflı işlerin azalmasına ve işsizliğin artmasına neden olarak orta sınıfı ortadan kaldırdı. Hükümetlerin uyguladığı ekonomik politikaların gelir eşitsizliğini azaltmada ve yoksulluğu önlemede yetersiz olması, bu sorunun derinleşmesine sebep oldu. Bu kafayla sorunun derinleşeceği bir gerçek.
İşgücü piyasasının talep ettiği becerilere sahip olmayan bireylerin iş bulma zorlukları yaşaması, yoksulluğun kalıcı hale gelmesine yol açıyor. Bu da bir hükümet politikasıdır. Ayrıca emeklilik ve sağlık gibi sosyal güvenlik sistemlerinin yetersizliği, özellikle yaşlılar ve engelliler gibi dezavantajlı gruplarda yoksulluğu artırıyor. 80'lerde toplanan tonlarca parayla "süper emekli" yapılan insanlarımız şu anda dezavantajlı durumdadır. O dönemde "süper emekliler" orta direk gelir grubundan sayılıyordu.
Orta direğin tüketim gücünün azalması, ekonomik büyümeyi olumsuz etkiledi. Artan gelir eşitsizliği ve yoksulluk, toplumsal gerilimleri artırarak siyasi istikrarsızlığı güçlendirdi. Derin yoksulluğun artması, sağlık ve eğitim gibi sosyal hizmetlere olan talebi artırarak kamu bütçelerini zorladı. Yabancıların ücretsiz sağlık hizmeti alması ise bu durumun tuzu biberi oldu.
Vergi sisteminin yeniden düzenlenmesi, asgari ücretin artırılması gibi politikalarla gelir eşitsizliği azaltılabilir. Yoksulluğu azaltmanın ve ekonomik çarkların daha iyi çalışmasının, eğitim sisteminin iş gücü piyasasının ihtiyaçlarına göre yeniden yapılandırılması ve yetişkinlerin mesleki eğitimlerine destek verilmesi ile mümkün olabileceği unutulmamalıdır.
Küreselleşmenin olumsuz etkilerini azaltmak için korumacı önlemler alınmalı ve işsiz kalan işçilere yeniden iş imkanları sunulmalıdır. Yoksullukla mücadelede sivil toplum kuruluşlarının rolü büyüktür. Bu kuruluşların desteklenmesi ve güçlendirilmesi gereklidir.
Bu durumun çözümü için uzun vadeli ve kapsamılı politikalar uygulanmalıdır. Ekonomik büyüme ve sosyal adaletin birlikte gözetilmesi, sürdürülebilir bir gelişme için temel şarttır. Unutmayın, bir ülkede ne kadar fazla zengin olursa, o kadar da derin yoksulluk artar.