Aylardır süren koşuşmaca nihayet son buldu.
Pazar günü halkın terazisine çıkıldı ve herkes vatandaşın o hassas terazisinde tartıldı.
Doğal olarak kazandığı için sevinenler, kaybettiği için hüsrana uğrayanlar vardı her seçimde olduğu gibi.
Ama gerçek şu ki Demokrasimiz bir kez daha hastalıklı, ön yargılı kafalara yol vermedi.
Bu anlamda demokrasinin işlerliği için adım atan herkese sonsuz teşekkürler.
Her seçim sonrasında olduğu gibi balkon konuşması yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan; ilk kez seçimlerden ikinci parti olarak çıkmasına rağmen seçmenlerine; “Milletimiz mesajlarını siyasetçilere ulaştırmıştır. Bu seçimin galibi demokrasimizdir, milli iradedir” diye açıklama yaptı. Doğrusunu isterseniz seçimler sonrası duymak istediğimiz bir söylemdi bu. Yaklaşık yirmi yıldır seçimi kaybeden muhalefet asla halkın takdirini kabul etmemiş attığı her adımla vatandaş suçlanır olmuştu. Daha doğrusu kendilerine oy vermeyen vatandaşa her türlü aşağılama yapılmış, sonuçlar asla kabul edilmemişti.
Oysa Cumhurbaşkanı Erdoğan Balkon Konuşmasında: “Sonuçlardan bağımsız olarak bu seçimin galibi öncelikle demokrasimiz, milli iradededir. Hangi siyasi görüşe mensup olursa olsun 85 milyonun tamamıdır…. Milletin muazzez iradesinin üstünde hiçbir güç tanımıyoruz. Milletimizin takdirini baş tacı etmekten, tebrik etmekten, kabul etmekten, milletin iradesine boyun eğmekten geri durmadık” derken; Sayın Özel ise seçim sonrası yaptığı konuşmasında: “Yarından itibaren tüm Türkiye’de bize oy veren herkesi memnun etmek için kimseyi pişman etmemek, kimseyi üzmemek üzere …. Belediye başkanlarımız arı gibi çalışacaklar” diyerek kendilerine oy verenlere teşekkür etti.
Bir lider 85 milyona demokrasi adına teşekkür ederken diğeri kendilerine oy verenleri üzmeyeceklerini, çalışacaklarını söylüyor. Elbette takdir milletin.
Yazımın başında bu tür giriş yapmamın tek nedeni aylardır millete ‘seçim yapılmayacak, sandıklara el konacak, seçim iptal edilecek’ gibi korku pompalayan kişilere inat ülkemizin Cumhurbaşkanı tarafından ‘Demokrasi’ adına yapılan konuşmaydı.
Bu tür konuşmalar vardı her zaman, üstüne üstlük seçim sonrası yapılan yaygaralar, sonuçları kabullenemeyişler, bin bir türlü oyun da tüm bu saçmalıkların üzerine tuz biber ekiyordu.
Ve ne ilginçtir ki yaşadığımız bu son seçim sonrası geçmişte yapılan yaygaraların hiç biri yapılmadı.
Elbette o edepsizlikler yapılsın diye söylemedim.
Ama yirmi yıldır yaşadığımız o anlamsız kavgaların olmaması, kazandık ama oylarımız çalındı, ilerideydik ama elektrik kesildi gibi saçmalıkların hiç birinin bu kez duyulmaması insanın kafasında soru işareti yaratmıyor değil. Demek ki her şey seçimi kaybetmekle ilintiliydi. Oysa haksızlık varsa Sayın İmamoğlu’nun yeniden yapılan seçimde açık farkla kazanmasında olduğu gibi doğrulanabiliyordu, bunun adı demokrasiydi.
Bu girizgah sonrası gelelim seçimlerle ilgili düşüncelerimize.
Seçimler bize çok şey gösterdi elbette anlamak isteyenlere. Gerçek anlamda analiz yapıp geleceği o doğrultuda tasarlamak isteyenlere.
Her şeyden önce seçimlere katılım oranı oldukça düştü.
2019 yılında Yerel seçimlere katılım %86 civarında iken bu seçimde %78 lerde kaldı. Bu bir şeylerin göstergesiydi elbette.
Katılımın düşük olması özellikle AK Partiye gönül veren emekli vatandaşların hoşnutsuzluğunun göstergesiydi. Sayıları on beş milyona yaklaşan emekli vatandaşın hoşnutsuzluğu, AK Parti iktidarını bir anlamda cezalandırmasıydı.
Özellikle AK Partinin güçlü olduğu bölgelerde partinin aldığı oy ve katılım oranlarına bakınca bu çok açık görülüyor.
CHP’nin aldığı oy sayısının fazla yükselmemesine rağmen kazandığı B. Şehir ve İl sayısını arttırmasının en büyük nedeni de AK Partinin yaklaşık altı milyon hoşnutsuz seçmeninin küçük bir kısmının CHP’ye kayması olduğu kadar İYİ Parti ve DEM seçmeninin oylarının CHP de toplanması denebilir.
Doğal olarak bu seçimde incelenmesi gereken, AK Partiden CHP ye geçen belediyeler de var. AK Partinin, Milliyetçi-Muhafazakar seçmenin kalesi sayılabilecek bazı illerde CHP’nin kazanması ayrıca incelenmesi gereken bir olay ama Emekli vatandaşın gücünün burada da görüldüğü çok aşikar.
Özellikle bu iller gösteriyor ki CHP’ye verilen oyların büyük çoğunluğu emanet olarak verilmiş oylardır. Önemli olan CHP’nin bu oyları nasıl konsolide edeceği, gelecekle ilgili nasıl adımlar atacağıdır.
Yazımda özellikle emekliler üzerinde durdum çünkü bir yıl önceki Sayın Erdoğan’ın kazandığı seçimde de ekonomi bu günden daha iyi değildi. Ek olarak Ege Bölgesinde, özellikle İzmir’de CHP her ne kadar başarılı olsa da oy oranlarındaki düşüş diğer bir hoşnutsuzluğun göstergesi gibi.
Sonuç olarak diyebilirim ki; kazanan da kaybeden de bu ülkenin evlatları. Vatandaş olarak tek isteğimiz; ocu-buncu demeden vatandaşa en iyi hizmetin gelmesi. Sayın Özel’in dediği gibi ‘arı gibi çalışan’ başkanların elinde, kentlerimizin de köylerimizin de hak ettiği hizmeti alarak ihya olması.
Seçimlerin yeni bir soluk ve heyecan getirmesi, yeni ufuklara yol açması dileğiyle İzmir’imize ve tüm ülkemize hayırlı olsun.