Ahmet Özsoy

Geçmişe Özlem Geleceğe Basamak

Ahmet Özsoy

Geçmiş bayramları anımsayarak ‘nerde o eski bayramlar’ cümlesini eminim ki pek çoğumuz söylemiştir. Tabii ki o günleri anlatırken herkes farklı duygu ve düşünceler yansıtır. Ama bundan elli yıl önceki Türkiye’yi düşünürsek bugünden çok daha iyi olmadığımız halde neden geçmişe özlem duyduğumuz çok daha iyi anlaşılır.

Biliyorum bayramı yazı konusu olarak ele alan birçok kişi çocukluğumuzun bayramlarını anlatırken meseleye çok farklı bakışlarla girebiliyorlar maddi ve ruhani aleme bakış açılarıyla.

Ama‘nerede o eski bayramlar’ cümlesinin altında yatan genellikle çocukluğumuzun heyecanı, saflığı olduğu kadar yaşanılan ortamın, çevremizin daha doğrusu insanlarımızın temiz duygular ile dayanışmasının gücüydü.

Günümüzde, ülke olarak sosyal yaşam kalitemizi o günlere nazaran oldukça yükseltmiş olsak da; yitirdiğimiz duygular o günlerin heyecanını, saflığını, toplumsal dayanışmanın gücünü bize aratır oldu ne yazık ki.

Evet, yıllar geçiyor ama o eski bayramları arıyoruz.

Belki de bizim kuşağın bu dünyayı terk etmesiyle birlikte bu özlem dolu cümle de duyulmayacak.

Çünkü hiçbir şey geçmişte olduğu gibi heyecanla beklenmiyor artık.

Hiçbir çocuk bayramda alınan yeni ayakkabısıyla yatağa girmiyor.

Veyahut ta hiçbir kız çocuğu bezden bebek yerine hayranlıkla vitrinlerde gördüğü plastik bebeği göğsüne yaslayıp uyumayacak.

Büyüklerin elini öptüğümüzde aldığımız kuruşlarla döner dolaplara koşulmayacak.

Birçok aile çocuklarına bakmakta zorlanan mahalledeki komşusunun gereksinimlerine aldırış etmeyecek belki de.

Acaba şanslı mıyız geçmişte o güzel anıları yaşadığımızdan dolayı?

Bugünün çocukları o anları yaşamadıkları için bizim kadar şanslı değil mi?

Aslında ne biz daha şanslıyız ne de günümüzün çocukları daha şanssız.

Çünkü her şey değişiyor zamanla. İnsanlar değişiyor, toplum değişiyor, anlayışlar, yönetimler değişiyor, sosyal ilişkiler, beğeniler, istemler ve onlara sahip olabilme güçleri değişiyor.

Günümüz çocuklarının istemleri farklı bizimkiler çok farklıydı.

Günümüzde büyük çoğunluk bizim o masum istemlerimizin çok ötesinde değerlere, mal ve hizmetlere sahip.

Ama her şeye rağmen toplumsal hafızanın diri tutulması için, bayramların toplumumuzda her zaman belli bir yeri olacak, olmalıdır. Bayramların çeşitli ritüelleri toplumsal bellekte önemli bir yer tutmağa devam etmelidir.

Elbette söz konusu olan sadece dini bayramlarız değil.

Milli bayramlarımız da dini bayramlar gibi toplumu bir şekilde kucaklamalı, o bayramların ritüelleri de toplumun yöneticilerince gereğiyle yerine getirilmelidir.

Milli bayramlar geçmişin acılarının yeniden yaşanmaması için asla unutulmaması gereken günlerdir. Her birinin farklı anlamları olsa da topluma birlik-beraberlik mesajı ve bunun önemini anlatması açısından oldukça önemlidir.

Dini bayramların olduğu kadar; Milli bayramların da toplumun huzuru ve güvenliği açısından özel önemleri vardır. Ve bu bayramlar bu nedenlerle yaşatılmalıdır.

Elbette bayramlarımızı yaşatmalıyız derken dün olduğu gibi topluma o günleri tekrar yaşamaktan ya da yaşatmaktan bahsedemeyiz.

Önemli olan yaşanılan değişimlere göre yeni yeni senaryolar yazabilmektir; Ama hiçbir zaman toplumun kültürel geçmişini unutmadan, geçmişten bağlarını kopartmadan.

Geçmişini unutan bir toplumun ya da bireyin kendini yeniden inşa etmesi zordur. ‘Nerede o eski bayramlar’ cümlesinin ardında yatan da geçmişi unutmamızdan dolayı yeni bir kimlik oluşturamamamızdan başka bir şey değildir. Güçlü bir toplum, güçlü bir gelecek için güçlü bir toplumsal bellek gereklidir.

Kişi veya toplum ya da millet olarak geçmiş bayramların coşku ve heyecanını gelecek günlerimizde yaşayabilecek miyiz?

Kendimizi ve ulusumuzun geleceğini yitirmek istemiyorsak ulusal değerlerimize sahip çıkmalıyız.

Milli Kültürümüzü çağdaş uygarlığa kurban etmeden Atatürk’ün dediği gibi: ”Milli kültürümüzü, çağdaş uygarlık seviyesinin üzerine çıkaracağız!”

 

Yazarın Diğer Yazıları