Sonbahar yağmuru yağıyordu. Yapraklar sararmış, gök gürültülü yağmurlar başlamıştı. Dört bir yan sarı ve turuncu renklere bürünmüş, bu mevsim iç dünyamı bana hatırlatıyordu. İnsan, bu havada sevdiğiyle pencereden dışarıyı izlerken, sıcak evinin içinde havanın romantizmine katılabilir. Ama şimdi ne o evim, ne o pencerem, ne de o sevdiğim vardı. Ben her şeyimi kaybetmiş ve koca bir hayatı arkada bırakmış, bu şehre yeni gelmiştim.
Ellerinde şemsiye olan insanlar yağmurdan korunuyordu. Ben ise deniz sahilinde şemsiyesiz yürüyordum. Yanımdan geçenler bana şaşkınlıkla bakıyordu. Ben ise hiçbir şey olmamış gibi, sakin bir şekilde yağan yağmurda yürüyordum. Nereye gideceğimi bilmiyordum. Şimdi, halim de sonbahar gibiydi. Yaşadıklarım beni çok üzüyordu.
Öfkeliydim, yağmur gibi yağmak, bulut gibi yok olmak istiyordum.
Mevsim sonbaharsa, en güzel, sıcak yaz günleri geride kalmış demektir. Önümüzde ise uzun bir kış var. Yaş elliyi geçmeye yakın, yalnızlık sana kucak açmışsa, senin de akıbetin sonbahardan sonra gelen kışı hatırlatır demektir.
Aslında belki de sonbaharda yapraklar da sıkılmıştı ağaçtan. Bazen iki kişi ayrılmak istediğinde, bahaneler bulduğu gibi, sonbaharda ağaçların da ayrılmak için bahanesi var mıydı?
Ne kadar her şey şu an manasız geliyordu bana. Sanki hayat bitmişti ve ben sadece yürüyen bir ten idim, canlı değildim.
Birden arkamdan birinin elinin bana dokunduğunu hissettim ve arkama dönüp baktım. Karşımda tanımadığım bir kişi vardı. Bana adres sordu, tarif etmemi istedi. Bu soru şu anda bana çok saçma geldi. Gülümsedim. O, hayretle bana bakıyordu.
"Ben de bu şehre yeni geldim," dedim. Dikkatini çekti. Onun da elinde şemsiye yoktu. O da yağmurda ıslanmıştı. Ama benden farklı olarak, o üşüyordu. Çok da güzel, baharda açan çiçeklere benziyordu kendisi. Rengârenk...
Sanki üzerindeki giysiler yazdan kalmaydı, hiç değişmemişti. Ben düşünmeden ceketimi çıkardım ve onun üzerine attım. O sakin bir şekilde gözlerini bana dikmişti, sessiz ve sabırlı... Öyle bakıyordu ki, sanki aradığı adresi benim gözlerimde bulmuştu.
Her yeni sayfa, bir sayfa kapanmadan açılmazmış. Her kaybolan bir ümit, yeni bir ümidin başlangıcıymış... Ve artık ben yalnız değil, yağmur altında birinin elinden tutarak yürüyordum. Şehirdeki karanlık geceleri, yanan lambalar aydınlatıyordu. Biz adımlıyorduk...