İzmir sabahı yine yemyeşildi. Kordon’dan gelen hafif deniz kokusuna, Alsancak pazarından yükselen taze enginar, bakla ve fava tezgâhlarının aroması karışıyordu. Bir İzmirli için baharın asıl gelişi, takvimlerden değil, sofralardan okunur.
Bugün size bir sır vereceğim: Dünya mutfakları arasında "zeytinyağlılar" kadar rafine, sağlıklı ve estetik bir kategori yok. Ve en güzel zeytinyağlılar, hiç şüphesiz, Ege mutfağının parmak izi gibi özgün reçetelerinde saklı.
Sofranın Kraliçesi: Enginar
İzmir'de enginar sadece bir sebze değil, bir yaşam biçimi. Taze limonla ovulmuş, zeytinyağıyla cilalanmış bir enginar kalbi, Ege ruhunun en sade ama en güçlü manifestosudur. Ona, yanında bir kadeh buz gibi beyaz şarap ya da bir avuç taze bakla eşlik etti mi, hayat kısa bir süreliğine kusursuzlaşır.
Zeytinyağının Şiiri
Dünya mutfakları zeytinyağını sadece pişirme yağı olarak görürken, İzmir mutfağı onu adeta kutsar. İyi bir Ayvalık zeytinyağı, sızma haliyle sofraya konur; ekmek banmak için değil, bir yemeği yüceltmek için kullanılır. Domatesli börülce, kabak çiçeği dolması, fava... Hepsi bu altın damlaların altında zarifçe parıldar.
Yeniden Keşfetmenin Zamanı
Belki modern hayatın hızında unutmuşuzdur. Fast food zincirlerinde kaybolmuş damaklarımız, bir tabak zeytinyağlı enginarla, bir kaşık fava ile yeniden kendine gelir. Çünkü gerçek lezzet, telaşsız hazırlanmış, mevsimine saygı duyan sofralardan doğar.
İzmir'in mutfağı bize her zaman şunu fısıldar: İyi yemek için karmaşık tariflere, pahalı malzemelere gerek yok. Samimiyet, doğallık ve biraz da sabır yetiyor.
Bugün mutfağa girin. Bir avuç bakla, bir demet taze ot, bir şişe sızma zeytinyağı alın. Zamanı yavaşlatın. Sonra da ilk lokmayı aldığınızda İzmir’in martı sesleri, deniz kokusu ve nisan güneşi sofranıza otursun.
İyi yemek, iyi bir hayatın ilk adımıdır.