Küçükken sofraya oturduğumda en çok şaşırdığım sebzeydi enginar. Ne patates gibi yumuşaktı, ne de domates gibi kırmızı. Ortasında bir çukur, üstünde bezelyeler, havuçlar, patates küpleri… Annem “bak bu kalp dostu” derdi, ben o zamanlar enginarı bir sebzeden çok bir geometri problemi sanırdım.
Ama büyüdükçe fark ettim; bazı yemekler sadece karın doyurmaz, hafıza da doyurur.
Enginarı yapmak aslında karmaşık değil. Mesele malzemelerde değil, sabırda. İşin özü zeytinyağında. Şöyle güzelinden sızma olacak. Bir de narenciye… Limonun asidi, enginarın hafif buruk tadını dengeler. Şimdi tarif gelsin, ama anne eli değmiş gibi.
Malzemeler:
- 4 adet çanak enginar
- 1 orta boy havuç (küçük küpler halinde doğranmış)
- 1 orta boy patates (küçük küpler halinde)
- Yarım su bardağı bezelye
- 1 adet kuru soğan (ince doğranmış)
- Yarım çay bardağı zeytinyağı
- Yarım limonun suyu
- 1 tatlı kaşığı toz şeker
- 1 çay kaşığı tuz
- 1 çay bardağı su
Yapılışı:
Soğanı zeytinyağında kısık ateşte pembeleştir. Ardından havuç, patates ve bezelyeyi ekle, birkaç dakika çevir. Ayrı bir yerde enginar çanaklarını limonlu suda beklet ki kararmasın.
Tencereye enginarları yerleştir, içlerini hazırladığın sebze karışımıyla doldur. Üzerine limon suyu, şeker, tuz ve suyu gezdir. Kapağını kapat, kısık ateşte yaklaşık 30-35 dakika pişir. Soğuyunca zeytinyağı gezdirip dereotuyla süsle.
Bir yemeğin sadece karnı değil, ruhu da doyurması gerektiğine inanırım. Enginar tam da böyle bir yemek. İlk lokmada çocukluğunuz gelir aklınıza, anneleriniz, yazlık mutfaklar, cam önünde soğuyan tencereler...
Enginar nasıl yapılır sorusunun cevabı tarifte saklı olabilir ama enginar neden yapılır derseniz, cevabı biraz daha duygusal:
Biraz sağlık, biraz sabır, biraz da sevgi.