Sevgili okurlarım. Yaklaşık kırk yıldır genel ve yerel seçimlerde oy kullanıyorum. Birçok seçim kampanyasına tanık oldum. Bu kampanyalarda bazen söylemler çok sert olsa da hakaret boyutuna asla ulaşmazdı. Hatta liderler arasında esprili sataşmalar oldukça eğlenceli olurdu. Ancak hiçbir dönemde bir siyasinin çıkıp da halkı hizmet ile tehdit ettiğini görmemiştim. Gerçi son 22 yıldır siyasilerin eylemleri ve söylemleri tam anlamıyla rezalet. Maalesef ki bizi de bunlara alıştırdılar. Tam da “artık çıtayı en yükseğe koydular, bundan kötüsü olmaz“ dediğimizde, çok daha beterleri ile karşılaşıyoruz. Kirlilikte sınır tanımıyorlar. 31 Mart yerel seçimleri öncesi son yaşanan miting ve söyleşilerde sarf edilen sözler yok artık dedirtecek cinsten şeyler.
Halkının önünde tüm vatandaşlara eşit davranacağı konusunda yemin eden siyasiler, bu yerel seçim öncesi insanları oy ile hizmetin doğru orantılı olacağını söyleyerek meydanlarda tehdit ediyor. Merkezi yönetimin, yerel yönetimler ile koordineli çalışması bahanesini öne sürerek, “yerellerde biz yoksak merkezden hizmet beklemeyin” demek siyasi bir faciadır. Halkına karşı tarafsız olması gereken bir siyasi bunu hangi ruh hali ile söyleyebilir inanın anlamak çok zor.
Yerel yönetimlere talip bazı adayların kendilerini ve yapacakları icraatları halka anlatmak için katıldıkları tanıtım toplantılarında, beğenmedikleri soru ve söylemler ile karşılaşmaları halinde, zıvanadan çıkıp ahlak sınırlarını aşan el kol hareketleri yapması, galiz küfürler ve tehditler etmesi, özellikle de tüm bu yaşananlara rağmen onları dinleyen seçmenlerin aşağıda avuçları patlarcasına yarabbi şükür diyerek bunları alkışlamaları, televizyon başındaki biz seçmenlerin resmen kanını donduruyor.
Seçime günler kala yaşanan bu gayri ahlaki vaziyetlerin, seçimin son günlerinde hangi boyutlara ulaşacağı merak konusu. Özellikle gözünün üzerinde kaş var bahanesi ile dahi insanların sokaklarda birbirlerini dövdüğü, yaraladığı ve hatta bıçak ya da silah çekip öldürdüğü şu vahşet günlerinde, seçim propagandaları ne kadar güvenli olacaktır düşünmek bile istemiyorum.
Seçimler bir demokrasi sınavlarıdır. Bu sınavlarda başarılı olmak için, yönetimlere aday olanların hal ve hareketlerine dikkat etmesi gerekir. İşte tam da burada aklıma halk arasında imam ve cemaat ilişkisini anlatan o meşhur söz geliyor. Yani imam rahat durursa, cemaat namazı sorunsuz kılar. Aksi halde bu abdest kimsede durmaz. Parti liderlerinin eylem ve söylemlerinde dikkatli olması, kendilerine gönül veren sempatizanların sokaktaki durumlarını belirler.
Seçime katılan adayların doğru, dürüst, ahlaklı, adaletli olması, ayrımcı olmaması, millet ve devlet sevgisini menfaatlerinin üzerinde tutması gerekir. Kendilerini yönetecek kişileri seçecek olan seçmen kitlesinin ise akıllı olması, geçmişte yaşananlardan ders çıkarıp geleceğini belirlemesi, kendilerine küfür eden, azarlayan, hakaret eden, hizmet ile tehdit eden ve din ile yönlendirmeye kalkışanlara karşı dik durması gerekir. Kazasız belasız bir seçim süreci yaşamak dileği ile.
Sevgiyle kalın dostlarım.