Atalay Dönmez

Liyakat ve Ahlak

Atalay Dönmez

Büyük kentlerde yaşamanın nimetleri olduğu gibi külfetleri de var. Özellikle ülkemizin en kalabalık üç metropolü söz konusu olunca külfetlerin fazlalığı konusunda sanırım hemfikir oluruz. Büyük şehirlerde her yıl giderek artan iç göçlere, bir de ülkeye giren sığınmacıların büyükşehir sevdaları eklenince durumun vahameti artıyor. Nüfus kalabalıklaştığı için altyapılar yetersiz kalıyor. 16 milyona dayanan İstanbul’u, 6 milyona dayanan Ankara ve 4,5 milyon ile İzmir izliyor.

Özellikle bu büyük şehirlerde yaşayanların, her yağmur sonrası çektiği sıkıntı malum. İlk damla düşer düşmez trafik allak bullak oluyor. Yollarda ya da alt geçitlerde biriken sular yaşamı zorlaştırıyor. Trafikte kalan araçların boşa tükettiği yakıt, bir yerlere yetişmeye çalışan ama yetişemeyen insanların stresi, bu strese bağlı olarak meydana gelen kavgalar ve daha birçok sıkıntı.

Hangi siyasi parti ya da görüş olursa olsun altyapı eksikliğine bağlı bu sorunlar, geçmiş yerel yönetimlerin yetersizliğinin göstergesidir. Buna bir de merkezi yönetimin sık sık çıkardığı imar aflarından faydalanıp, dere yataklarına konutlarını yapan yürek yemiş insanlar eklenince bilanço çoğu zaman ağır oluyor.

En akıl almaz durum ise, siyasilerin iktidarda olmadıkları yerel yönetimleri suçlaması. Özellikle sosyal medya ve taraflı basının haberlerinde sık sık bu durumla karşılaşıyoruz. Kendilerine ait belediyelerde yaşanan sel felaketlerinde “Allah’ın afatı” diyenler, başka partinin belediyelerinde meydana gelen sel felaketlerinde direkt yerel yöneticileri suçlayabiliyorlar. Kasım 2013’teİzmir’de meydana gelen aşırı yağışlarda alt geçitleri su bastığı için felakete uğrayan İzmir halkı ile alay ederek “size balık adam yollayayım mı?” diye sosyal medyadan bildirim atan bir belediye başkanına, “2011 yılında kendi şehrinizde meydana gelen sel felaketinde, su basan alt geçitlerde balık adam kullandığınızı ne çabuk unuttunuz?” diye sormadan edemiyor insan.

Yine bugün İstanbul’da yağmur söz konusu olduğunda kıyameti koparanlar, uzun yıllardır yönettikleri İstanbul’da Eylül 2009’da yaşanan sel felaketinde, Bağcılar’da bir tekstil firmasının işçilerini taşıyan minibüste boğularak can veren 7 kadın işçiyi ne çabuk unutabiliyor!

Ülkemizde yağmur sonrası ölümlü sel felaketleri sık aralıklarla yaşanıyor ve yaşanacak ta. Çünkü hangi partiden olursa olsun kimse sorumluluğu üzerine almıyor. Kendinden öncekileri suçlamaya ve dere yataklarına imar izni vermeye devam ediyorlar. Söz konusu olan kendi belediyeleri ise fıtrat, diğer parti belediyeleri ise kente ihanet algısı yaratıyorlar.

Alınacak önlemler için yapılan arge ve bütçe görüşmelerinde, belediye meclislerinde birbirlerini baltalayarak sorunun çözümünü engellemek için ellerinden geleni yapıyorlar. Bu da halka yağış sonrası sıkıntı ve can kaybı olarak yansıyor. Yapılacak tek şey var. Kent insanının yerel seçimlerde kentinin anahtarını iş bilen, deneyimli, liyakat sahibi ve en önemlisi ahlaklı ellere vermesi.

İlk seçimlerde umarım böyle olur.

Sevgiyle kalın.

Yazarın Diğer Yazıları