Atalay Dönmez

Yurdumun, yurtları…

Atalay Dönmez

Canım ülkemde en zor şeydir üniversite öğrencisi olmak. Hele gençler için gurbette okumak başlı başına bir sorundur. Ev kiraları ve özel yurtların fiyatları çok yüksek olduğundan, gençler genelde çareyi ikişer üçer kişi bir araya gelerek kiralık ev tutmakta ararlar.

Ancak bu sefer de öğrencilere ön yargı ile yaklaşan ev sahiplerinin katı defansı ile karşılaşırlar. Kredi ve Yurtlar Kurumu yurtlarında zorlukla yer bulabilen öğrenciler ve aileleri ise kendilerince şanslıdırlar. Çünkü KYK yurtlarına yerleşen gençler yırttıklarını, ebeveynler ise evlatlarını en güvenilir yere, devlete emanet ettiklerini düşünürler.

Tam bu bağlamda kafamda deli sorular!

Kendilerine emanet edilen bu gençler devletin ne kadar umurundadır?

İncinmesin diye gözlerinin içine bakarak nice zorluklarla büyüttüğümüz, bir damla gözyaşına dünyayı yakabileceğimiz evlatlarımızın bu yurtlardaki yaşam şartları, KYK yurtlarından sorumlu birilerini ne kadar ilgilendiriyor acaba?

O sorumlular yılda kaç kez bu yurtları teftiş ediyorlar?

Yoksa bu yurtlara birer yandaşı müdür olarak atayıp, saldım çayıra mevlam kayıra mantığı ile gençlerimizin kaderi iş bilmez ellere mi terk ediliyor?

Haydi! Aydın’da yaşanan olaya kaza diyelim, ancak benzer şikayetler ülkenin birçok değişik şehirlerindeki yurtlardan gelince, insanların kafası karışıp ister istemez sorguluyor. Anne ve babalar gözlerinden sakındıkları evlatlarını yurt asansörlerinde feci şekilde can versinler diye mi yolluyorlar yurtlara?

Yurt binalarında intihar ederek canına kıyan çocuklarımız var, bunlar hakkında neden bir kişi çıkıp açıklama yapmıyor?

Binalara giriş ve çıkışlar kartlı kontrol sistemine tabi olduğu halde, yurt ile ilişkisi olmayan kişilerin yurtların içinde elini kolunu sallayarak gezdiklerini haber bültenlerinde izliyoruz. Hiç kimse bu kişilere “hemşerim sen kimsin?” diye neden sorma gereği duymuyor.

Üniversite ve yurt yemekhanelerinde evlatlarımıza verilen yemeklerin içinden günün mönüsü hariç; böcek, sinek, sigara izmariti, tırnak ve benzeri birçok mide bulandırıcı madde çıkarken, bir kişi “yahu yazıktır şu çocukların tabaklarına biraz da yemek koyun doysunlar” diye neden ses çıkarmıyor?

Dolaplarından çıkan fareler ve haşeratlar çocuklarımızın yaşamının bir parçası olurken, bu konuda şikayet aldıkları halde neden hiçbir yurt görevlisinin kılı bile kıpırdamıyor?

Bu sorular uzar gider. İşin en vahim yanı ise, eğer çocuklar yukarıda saydığım tüm bu olumsuzlukları içeren video görüntülerini ve fotoğrafları sosyal medya ve birkaç dürüst basın kuruluşu aracılığıyla kamuoyunda paylaşmasaydı, bu rezaletten ülke insanının haberi bile olmayacaktı.

Sonuç olarak üniversite gençliğinin durumu oldukça vahim. Gençler derslerine mi odaklansın, yoksa KYK yurtlarında yaşamaya mı çalışsın bilemezken, aileler doğal olarak üzgün ve şaşkın. Ülkemizde üniversite gençliğine bunları reva görenlerin yabancı ülkelerde okuyan çocuklarına baktıkça…. Neyse!

Ben gençlerimize çok güveniyorum. Her yıl, başta ODTÜ olmak üzere, ülkemizin saygın ve kaliteli üniversitelerinde gerçekleşen mezuniyet törenlerinde, eğitim hayatları boyunca yaşadıkları onca sıkıntının hesabını sorarcasına açtıkları pankartlardaki, o iğneli, anlamlı ve esprili mesajlar, benim gençlere olan ümidimi her daim taze tutuyor.

Sevgiyle kalın dostlarım.

Yazarın Diğer Yazıları