Av. Çiler Nazife Koşar

İkili delilik

Av. Çiler Nazife Koşar

Wall-e; hiç dialog olmadan pek çok mesaj veren bir film. AŞK, bunlardan sadece bir tanesi ve en çarpıcı olanı. İlişkilerin günümüzde patlamış mısır kıvamında süratle tüketildiği düşünüldüğünde, aşkın “el ele tutuşma” tadını, o naif kalp çarpıntılarını anımsatıyor. Özellikle bizim kuşak gibi modası geçmiş ve aut olanlar, sanırım en çok bu yönüne tutuldu ve tutundu bu filmin. İlk izlediğimde, Cesare Pavese’nin “Yaşama Uğraşı” kitabındaki o ünlü cümlesini anımsamıştım: “Yalnız kalmamak için, tüm akşam aynanın karşısında oturdum.” Kalabalıklar içindeki yalnızlığımız, sarsıcı bir şekilde içimizi acıtırken, dünyada tek başına kalan Wall-E, o aynayı Eve’a çevirme cesaretini gösteriyor ve aşk olduğu sürece, umudun da olduğu mesajını veriyor biz yetişkinlere.

Filmde hiç dialog yok. Sözler yok, konuşmak yok. Sadece dokunmak ve hissetmek var. Ve Wall-e ile Eve’nın aşkı öyle güçlü ki, sonunda dünyayı bu aşk kurtarıyor. Filmde beni en çok etkileyen sahne; Eve şarj olmak için kapanıyor. Wall-e ise onu bağlıyor korkusundan, Eve bir yere gitmesin, onu kaybetmesin diye. Saatlerce yağmurun altında bekliyor, yıldırım düşüyor, şimşekler çakıyor. Ama Wall-e yine de Eve’yı bırakmıyor, bekliyor, bekliyor. Beklerken de Eve’nın üzerine titriyor. Aşk bundan daha başka nasıl anlatılır ki.? Hangi kelimeler bu kadar etkili olabilir ki.? İşte sözün bittiği, aşkın başladığı yer. WALL-E..!

6 dalda Oscar‘a aday gösterilen, BBC tarafından yayımlanan  ”21. yüzyılın en iyi 100 filmi” arasında olan ve kimbilir kaçıncı kez izlediğim film bittiğinde, gerçek aşkı bulmanın nasıl mucizevi bir şey olduğunu düşünüyorum. Wall-e’nin Eve’ya duyduğu türden bir aşktan söz ediyorum; yani sevdiğini koruyup kollayan, sakınan, incinmesinden korkan çok güçlü bir sevgi bağı. Oysa artık dünyanın pek çok yerinde, bu güzel duygular bir yana, kadına karşı sistematik bir istismar eğilimi var. Fiziksel istismarın yanında, yoğun bir duygusal istismara da maruz kalıyor kadınlar. Çocukluğumuzdan beri, kendimizi olası tehlikelere karşı korumamız belletildi her birimize. Henüz daha cinsiyetlerimizi yeni fark ederken, bir yabancının bedenimize müdahale edebileceği tehlikesiyle tanıştık. Şimdi ise; dünyanın her yerine yayılmış, bambaşka istismar çeşitleri olduğunu öğreniyoruz. Bahsettiğim istismar türlerinin Türkçe karşılıklarını bulmakta bile zorlandım. Ancak sonra, pek çok ülkede, istismar türlerinin İngilizce adları sabit tutularak, ortak bir dil oluşturulmaya çalışıldığını gördüm. Özellikle mağdurların, maruz kaldıkları davranışın istismar olduğunu fark edebilmeleri için, ortak bir dilin benimsenmesi faydalı olur bence de.

Her birine şöyle bir yakından bakalım;

EVLİLİK İÇİ TECAVÜZ

Çoğunlukla kırılan kolun, yen içinde kaldığı; şikâyeti yapılmayan, genellikle kimsenin ruhunun bile duymadığı en yaygın istismar türü aslında. Kadınlar, bu durumun kendilerine yönelen bir saldırı olduğunu bile kabullenemiyor neredeyse. Çoğu kendi rızaları dışında gerçekleşen cinsel ilişkide, kocası tarafından yapılan saldırının tecavüz olduğunu düşünmüyor bile. Çünkü ilişkiyi kendisine yüklenen bir görev olarak görüyor. İstese de, istemese de yerine getirmesi gereken bir ödev adeta. Bu durumda da ne yazık ki, mağdur edildiğinin, istismara uğradığının farkında bile olmuyor. Tecavüz; toplumun ve hukukun kesinlikle kabul etmediği, içinde barındırmadığı bir istismar türü oysa. Evliliğin, böylesine bir istismarı gizleyen kılıf olarak kullanılması ise kabul edilemez.

DOWNBLOUSİNG

Downblousing, kişinin rızası olmadan vücudunun üst kısmının fotoğrafını çekmek anlamına geliyor. Başta bu da mı istismar diye düşünebilirsiniz. Ama burada saldırgan, kadını değersizleştirmeyi, pasifize etmeyi ve aşağılamayı hedefliyor. Bizim yasalarımızda bu istismarın birebir karşılığı yok maalesef. Bireyi kaygıya sürükleyen ve mahremiyetini alenen ihlal eden bu davranışın, bir suç vasfını taşıması gerektiği açık. Diğer ülkelerde daha yeni suç niteliği almaya başlayan bu eylemi, ilk olarak Kuzey İrlanda suç olarak tanımlıyor.

MOLKA

“Molrea kamera” teriminin kısaltması olan molka, gizli kamera anlamına geliyor. Diğerlerinden daha tanıdık bizlere. Soyunma kabinleri, umumi tuvaletler gibi, her kadının içine girdiğinde şöyle bir, acaba diyerek etrafına bakındığı bu yerlere saklanan bir kameranın, rızanız dışında görüntülerinizi kaydetmesi hali. İstismarcı bu görüntülerin ticaretini dahi yapabiliyor. Hayatın her alanında bizi paranoyaklaştırmaya doğru götüren davranışlar bunlar. Biz kadınların, tüm bunlardan arınmış bir toplumda, huzur içinde yaşama hakkı var!

STEALTHİNG

Stealthing; İngilizcede cinsel ilişki sırasında partnerin rızanız dışında prezervatifi çıkarması anlamına geliyor. Tüm dünyada istismar niteliğini yeni yeni kazanan bir eylem. Almanya, Kanada, Birleşik Krallık ve ABD tarafından, bu eylem tecavüz kapsamında sayılıyor. Henüz hukukumuzda bu duruma ilişkin bir düzenleme yok.

MANO MORTA

Kadınların mahrem alanlarına, el ile tacizde bulunmak anlamına gelen mano morta, İtalyancadan ölü el olarak çevrilebilir. Özellikle kalabalık ortamlarda sıklıkla karşılaşılan bir istismar türü. İstismarcı, bilhassa toplu taşıma araçlarında, kadınlara kendilerini savunmasız hissettirecek saldırıda bulunuyor. Kadınlar da hem birine ithamda bulunmak istemediği için, hem de kalabalıkta yanlışlıkla çarpmış olma ihtimallerini değerlendirilerek çoğunlukla iyi niyetle sessiz kalıyor. Oysa biz kadınların beden bütünlüğü, onuru, birkaç yanlış anlaşılmadan daha değerli. Ne olursa olsun her türlü rahatsızlığımızda, sesimizi çıkarmaktan çekinmememiz gerekiyor.

APOYADA

Kişinin, kalabalık bir ortamda, bir başkasının bedeniyle sıkıştırılması anlamına geliyor. Argoda fortçuluk olarak adlandırılıyor. Toplu taşımalarda sıklıkla karşılaşılan bu istismarda da, tıpkı mano morta’da olduğu gibi, insani kaygılarla sessiz kalınmaya devam ediliyor. Ancak fortçuluk eyleminin, dilden dile pelesenk olmasıyla artık bu istismara karşı ses çıkarma oranımız oldukça fazla. Çünkü mağdur, bunun bir istismar olduğunu ve rahatsızlığını dile getirdiğinde, herkesin onu anlayabileceğini biliyor. Gönül ister ki, diğer istismar türlerini de, gündelik hayatta karşılaşma sıklığımızın artmasıyla değil, haklarımızın ne olduğunu öğrendikçe tanıyalım.

UPSKİRTİNG

Upskirting, kadının rızası dışında eteğinin/elbisesinin altından iç çamaşırının, genital bölgesinin fotoğrafını çekmek anlamına geliyor. Apaçık bir cinsel taciz suçu. Tüm istismar tipleri gibi, upskirting’ te de istismarcı tarafından, kadının en savunmasız hali kollanıyor. Ne yazık ki merdiven altlarında beklemeler, okul üniformalarını gözetlemeler kadınlarımıza hiç de yabancı gelmiyor. İstismar edildiğimizin farkına varmak çok güç. Saldırgan sinsice bir plan kuruyor adeta. İstismarlardan korunmanın en doğru ve hakkaniyetli yolu, istismar faillerinin eğitilmesi, ıslah edilmesi aslında. Hiçbir devlet, kadını kendini korumaya muhtaç hissettirmemeli. Yaşanan tüm istismar vakalarında; kadının davranışlarını irdeleyip, bilhassa tahrik unsuru üzerinden değerlendirmek, en nazik tabirle hadsizliktir. Huzurlu bir toplumda yaşamak, her birimizin en doğal hakkı çünkü.

LOVE BOMBİNG

Love bombing; ilişkinin başlarında, erkek tarafından türlü jestlerle kadına yoğun bir ilgi ve sevgi gösterisinde bulunarak, onu kendine bağımlı hale getirmenin hedeflenmesi anlamına geliyor.

Başta zararsız, insanın ayaklarını yerden kesen bir ilişki gibi düşündürse de, bu da insan psikolojisini derinden sarsan bir istismar türü. Partnerini kendisine bağladıktan sonra, yoğun sevgi gösterilerinin ve ilginin bir anda kesilmesi, kişinin adeta bir kabahat işlediği için cezalandırılıyor gibi hissetmesine neden oluyor. İradeyi sakatlayan, tamamen manipülatif bir eylem yani. Sağlıklı bir ilişkinin içinde olduğunu düşünürken, gardını almak da güç tabii.

REVENGE PORN

Tam türkçesi intikam pornosu olan bu istismar, kişinin rızası dışında cinsel ilişki sırasında görüntülerinin kaydedilmesi anlamına geliyor. Kişinin en mahrem anının gizlice kaydedilmesi, sonrasında yayınlamakla tehdit edilip, menfaat sağlanmaya çalışılması elbette ki ceza kanunumuzda karşılığı olan bir suç. Bu yayınların; gösterilmesi, yay(ınla)makla tehdit edilmesi, mağdurun iç dünyasında derin travmalar meydana getiriyor.

Radyoda Sezen Aksu çalıyor, son satırları yazarken; “Sanki aşkı öğütmeye programlı gibiyiz, aslına bakarsan insan olarak iyiyiz, ama daha fazlasını isteme benden yalvarırım, ben bittim artık kalmadım”

Dilerim ki bu yazıya konu her bir istismar türü, bir köşe yazısında okuduğunuz eylemler olmaktan öte geçmesin hayatınızda. Ve dilerim ki Wall-e’nin Eve’sına duyduğu kadar gerçek ve samimi bir aşk çıksın karşınıza, öğütmeden ve tüketmeden, tükenmeden yaşayın gönlünüzce.

Yazarın Diğer Yazıları