Av. Çiler Nazife Koşar

Sosyal Medya 'Adaleti'

Av. Çiler Nazife Koşar

Son yıllarda sosyal medya hayatımızın her alanına sızan bir güç haline geldi. Sosyal medya platformlarının hızlılık, akıcılık ve kolaylık gibi özellikleri modern toplumların bilgi edinme, iletişim kurma ve etkileşimde bulunma biçimini kökten değiştirdi. Günümüzde bu platformlar eğitim, ticaret, siyaset gibi birçok alana tesir etti. Nitekim, sosyal medya hukuk ve adalet mekanizmalarını da etkiledi. Sosyal medya platformlarının hukukun işleyişi üzerinde olumlu olduğu kadar olumsuz etkisi de gözle görülür hale geldi. Bu durumun en bariz örneği ise “sosyal medya adaleti” diye bir kavramın ortaya çıkmasıdır.

Sosyal medya adaletinin en belirgin özelliği, insanların hızla bir olay hakkında bilgi edinip kendi yargılarını oluşturabilmesidir. Sosyal medya kimi zaman birilerinin duyuramadığı sesi olurken kimi zaman “linç” kültürünü körükleyen tehlikeli bir araç haline geldi.

Adaletin simgesi olarak kullanılan terazi, tarafsızlığı ve dengeyi temsil eder. Yargılama sürecinde herkesin eşit hakları olduğu gibi sürecin tarafsız, bağımsız ve adil yürütülmesi son derece önemli. Adil yargılanma hakkın en önemli unsurlarından olan, "masumiyet karinesi" ilkesine göre suçlu olduğu kanıtlanana kadar herkes masum kabul edilir. Adaletin terazisi, dengeyi korur.  Ancak, bazı durumlarda “sosyal medya adaleti” bu dengeyi bozuyor.

Sosyal medyanın hızlı bilgi yayma kapasitesi, eksik ya da yanlış bilgilere dayalı "linç" kültürünü doğuruyor. Bir kişi, sosyal medya kullanıcıları tarafından yargısız bir şekilde suçlu ilan edilebilir, hak kaybına ve itibar kaybına uğrayabilir. Bu durumda kişi veya kişilerin “lekelenmeme hakkı” ve “adil yargılanma hakkı” ihlal ediliyor. Zira, bu gibi durumlarda “masumiyet karinesi” ilkesi zedeleniyor. Sosyal medya adaleti, yargısız infaza da zemin hazırlıyor. Bir olayın veya durumun çok hızlı bir şekilde etkileşim alması, bireylerin sonuçlarını düşünemeden yaptıkları yorum ve beraberindeki baskılar nedeniyle hukuk sistemi etkileniyor. Böylelikle, sosyal medya kullanıcılarının yargılamaya dair doğruluğu kanıtlanmamış, eksik veya hatalı bilgilerle yarattıkları infial, tarafsız ve bağımsız olması gereken yargı sürecine zarar veriyor.

Dünyada ve ülkemizde sosyal medya paylaşımları nedeniyle yargı mercilerinin verdiği kararlarda bağımsız davranamadığı birçok olay meydana geldi. Sadece kamuoyunun tepkisini dindirmeye yönelik, hukukun üstünlüğü ilkesinden uzaklaşarak, baskı altında verilmiş çokça adli vaka mevcut.

Elbette sosyal medyanın olumsuz etkileri dışında olumlu etkileri de var. Mağdurların seslerini duyuramadıkları durumlarda veya haksızlığa uğradığını düşünen kişiler için sosyal medya farkındalık yaratma konusunda önemli bir güç. Kullanıcılar tarafından yaratılan “farkındalık” toplum vicdanını harekete geçirmekle kalmayıp, toplumsal baskı ile adalet sağlanmaya çalışılıyor. Sosyal medyanın bu tür olumlu kullanımları duygusal ve ani tepkilerle körüklendiğinden olumsuz bir sonuç doğurma ihtimali de doğuyor.

Bu nedenledir ki, sosyal medya adaletinin hızlı ve genellikle kontrolsüz doğası karşısında hukuk ve adalet büyük bir risk altında. Bilginin hızla yayıldığı ve manipülasyona açık olduğu bir ortamda, bir kişi hakkında ortaya atılan iddialar, gerçekliğinden bağımsız olarak toplumu etkiliyor. Sosyal medyanın hukuk üzerindeki etkisi gözle görülür biçimde artıyor ve tehlikeli bir hale geliyor. Atılan tweetler, açılan hasthagler, yapılan paylaşımlar nedeniyle; bir insanın suçlu veya masum olduğuna, tutuklanmasına veya serbest bırakılmasına karar verilmemelidir. Sırf toplumun “gazını almak” için verilen kararlar, ülkemizi hukuk devleti ilkesinden uzaklaştırıyor. Zira, adalete olan güven sosyal medya kanalıyla sağlanamaz. Tam aksine, yargının; bağımsız, tarafsız, eşit ve adil biçimde vereceği kararlarla bu güven sağlanabilir.

Yazarın Diğer Yazıları