Kadın sünneti, erken yaşta evlilik ve aile içi şiddetten kaçan Kenya’nın cesur kadınlarının ülkenin kuzeyinde kendilerine bir köy kurduklarını öğrendiğimde oraya gidiş yollarını araştırmaya başlamıştım bile. Kenyalı arkadaşlarımın bile adını duymadıkları bu köye gidiş yolunu bulmak benim için oldukça zor olmuştu. Bilmediğim bir ülkede, yer yer tehlikeli diye adlandırılan bölgelere uzun ve karanlık otobüs yolculukları yapmak zorunda kalsam da heyecanım ve merakım buna değerdi. Bundan keyif almıyor da değildim, sonuçta kültürün içine girmeden kültürü anlamam imkansızdı. Başkent Nairobi’den köye ulaşmak tam 3 günümü almıştı. Kafamda bir sürü uçuk soru oluşuyordu ama bu soruları tabii ki, kimseyi incitmeden, gocundurmadan, kültürlerine de ters düşmeden hazırlamak önemliydi. Onları gördüğümde ise köyde İngilizce konuşabilen küçük bir kız çocuğu dışında iletişim kurmakta zorlanmıştım. O yüzden bazı sohbetleri spontane gerçekleştirmek daha yerinde olmuştu.
Köyün isminden başlayalım. “Umoja” yerel dilde birlik ve beraberlik demek. Gerçekten de onları tanımlayabilmek için daha iyi bir kelime bulunamazdı. Köydeki tüm geçim kaynaklarını kendi emekleriyle kurmuş bu kadınlar isim konusunda da tabii ki zorlanmayacaklardı.
Etnik grupları Samburu olan kadınlar, Masaii dili Maa olan Samburu dilini kullanıyorlar. Samburu’lar doğadaki her şeyde tezahür eden tek bir Tanrı’ya inanırlar, ancak birçoğu aynı anda Hıristiyanlığı uygular ve düzenli olarak kiliseye gider. Birçoğu göçebedir ve besi hayvanları (sığır, keçi ve deve gibi) için yeni meralar bulmak amacıyla periyodik olarak hareket eder. Bu hayvanlar Samburu halkının birincil gelir kaynağıdır. Bu nedenle ana diyetleri kan, süt ve etten oluşur.
Samburu toplumu kuşaklara göre bölünmüş bir toplum. Örneğin, yaşları birbirine yakın gençlerden oluşan tek cinsiyetli gruplar, sünnet gibi geçiş törenlerine birlikte katılıyorlar. Sünnet hem kız hem de erkek çocuklar için yetişkinliğe geçişin önemli bir göstergesi olmaya devam ediyor. Bir erkek çocuk sünnet edildikten sonra bir moran, yani bir savaşçı olur. Moranlar topluluğu ve hayvanlarını korumakla sorumludur. Bir yaş grubundaki tüm moranlar evlendikten sonra yaşlılar, yani toplumun güç sahipleri olarak kabul edilirler. Kız çocukları için sünnet, evlenmeye ve doğum yapmaya uygun olduklarının göstergesidir, ancak erkeklerden farklı olarak eş seçiminde söz hakkına sahip değildirler. Samburu erkekleri birden fazla kadınla da evlenebilir. Kadınlar çocuk sahibi olduktan sonra statülerinde bir miktar artış elde etseler de, hâlâ mülk edinme hakkı gibi birçok önemli haktan yoksundurlar. Sünnetli erkek çocukları olan yaşlı kadınlar bir dereceye kadar bağımsızlığa sahipler ve bu nedenle daha çok küçük işletme işleriyle meşguller, ancak eğitimin yanı sıra ulaşım eksikliği de çoğu zaman başarılarını kısıtlıyor. Bütün bu düzene karşı çıkan Samburu kadınları 1990 yılında Rebecca Lolosoli önderliğinde Umoja Köyü’nü kuruyorlar. Bu köye, her isteyen katılabiliyor. Karnı burnunda hamileler de girebiliyor, çocuğuyla gelenler de. Fakat çocukları erkek ise 18 yaşını doldurduktan sonra köyden gidiyor. Köy ıssız bir noktada değil zaten, kasabanın içinde olduğu için çevrede de yaşam mevcut.
Ben gittiğimde köy için oluşturulmuş basit bir internet siteleri mevcuttu. Kendi yaptıkları incik, boncuk bileklik, kolye satışlarıyla yiyeceklerinden çocukların okul masraflarına kadar tüm ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyorlardı. Ama şimdilerde kontrol ettiğimde internet sitelerinin daha çok geliştiğine şahit oldum. Köyün isminin duyulmasıyla yardım kuruluşlarının destekleri artmış, gelir sağlamaları için bir takım kampanyalar oluşturulmuş. Bu sayede site üzerinden bağışlar toplamaya başlamışlar. Üstelik Samburu kasabasında olası turistler için yapılan bungalovlar da köyün gelirine katkı sağlamaya başlamış. Samburu, çok turistik bir yer olmasa da, kaldığım kamp alanı kocaman safari çadırlarının içine koyulmuş bir yatak, çadırın arka tarafında üstü açık bir duş alanı ve kahvaltı yaptığın yerin karşısında timsahlı kızıl bir nehirden oluşuyordu. Kesinlikle kaldığım en egzotik kamp alanıydı!
Eğer bir noktada, büyük adımlar için kendimizde cesaret bulamadığımız hissettiğimizde aklımıza Umoja kadınlarını getirmemiz yeterli olur. Çünkü Onlar, sadece kendi köylerini değil, dünyayı değiştiren birlikteliklerinin simgesidirler.