Herbirimizin sevme kapasitesi ve sevgiyi ifade etme biçimi farklı. Bazılarımız için hediye vermek veya almak sevginin bir ifadesi gibi. Bazıları için sarılmak, kimisi için fiziksel dokunuşlar bir sevgi ifadesi. Bazılarımız sevgiyi onaylanarak almak ister. Onları sevdiğiniz gerçeği yerine onları neden sevdiğinizi duymak ister örneğin…Sevginin bir dili var ve sevgi dilimiz, sevgiyi nasıl aldığımızla da bağlantılı. Ayrıca duygusal doyuma ulaşma şeklimizi göstermekte.
Neden sevgimizi farklı şekilde gösteriyoruz?
Çünkü yetiştirilme tarzımız, biyolojimiz, kişilik ve deneyimlerimizin tümü, sevme ve sevilmeye ihtiyaç duyma şeklimizi etkiliyor. Farklı kişisel özelliklere sahip olmak bazılarımıza göre bir sorun teşkil etse de, aslında getirisi çok fazla. İlişkileri zengin ve harika bir deneyim haline getiren şeylerden biri de bu bence. Ya da olmalı!
Mesela sizler, birlikte olduğunuz insanın sizi hâlâ sevip sevmediğini hiç sorguladığınız oldu mu? Öyleyse bu konuda yalnız olmadığınızı bilmenizi isterim.
Peki, partnerinizden farklı bir sevgi dili konuşuyor olabileceğinizin farkında mısınız?
Birinin, sevgisini beklediğimiz şekilde ya da bizim istediğimiz şekliyle göstermemesi, bizi derinden ve tüm kalbiyle sevmediği anlamına gelmiyor. Herbirimiz sevgiyi farklı şekillerde ifade ediyoruz kesinlikle. Çünkü farklı insanlarız.
Ancak tam olarak hayal ettiğimiz gibi olmasa bile gösterilen sevgiyi tanımamız ve takdir edebilmemiz önemli. Partnerimizin sevgisini nasıl ifade ettiğini takdir etmekte ya da sunduğu sevgiye teslim olmakta zorlanıyor olabiliriz. Ya da sevgisini bizim istediğimiz şekilde gösteremediğinde kendimizi mahrum hissedebiliriz. Belki yıldönümümüzü hatırlamıyor, bize çiçek getirmiyor, en sevdiğimiz yemeği pişirmiyor ya da güzel şeyler söylemiyor. Bizim istediğimiz şeyleri yapmak onlar için bu kadar mı zor, diye düşünüyoruz sonrasında…Belki bu onlar için zor olabilir ve tabiki denememeleri gerektiğini de söylemiyorum. Ama eğer aldıklarımızı takdir etmeden, alamadıklarımızdan şikayet ediyorsak, onlara ait çok değerli , farklı bir yönü reddediyor, biraz da haksızlık ediyoruz demektir. Aslında onları reddetmek istemiyoruz! Biz onları seviyoruz. Onların bizi sevmesini de seviyoruz. Sadece sevgilerini farklı bir şekilde, bizim istediğimiz şekilde ifade etmelerini istiyoruz, hepsi bu. Öyle değil mi?
Neden peki?
Çünkü hayat arkadaşımızı bulmanın nasıl olacağına dair birtakım fantezilerle büyüyoruz hepimiz. Aşk hakkındaki bu fikirler veya fanteziler genellikle ailelerimizde ve kültürümüzde var . Sevgi büyüme şekliyle ilgili deneyimlerimize dayanıyor. Bebeklik döneminden itibaren ailelerimizle olan etkileşimlerimiz , anne ve babamızın sevme şekli , bakıcılarımız tarafından nasıl sevildiğimiz, başkalarıyla olan ilişkimizi yönlendiriyor. Kendimizle ilgili duygumuzun, yani nasıl sevildiğimizi hissettiğimizin , sevgiyi ne şekilde anlamlandırdığımızın temelini… Büyürken ebeveynlerimizin birbirlerini nasıl sevdiklerini izliyoruz örneğin , sevgiyi birbirlerine nasıl ifade ettiklerini… Ve bu bizim ilk samimi, romantik aşk modelimizi olururuyor. Daha sonraları aşkın kültürel şekillerle doyumunu yaşıyoruz: aşk şarkıları, TV şovları, filmler vs..
İlişkimizin gerçekliği işte bu fantezilerimizle eşleşmediğinde hayal kırıklıkları başlıyor. Yanlış kişiyle birlikte olduğumuzu düşünüyor ya da bizi gerçekten sevip sevmediklerinden şüphe etmeye başlıyoruz – sonuçta bizi gerçekten sevselerdi ______ (boşluğu doldurun) olmaz mıydı? Romantik ilişkilerde her zaman bir fantezi unsuru var! Çünkü, romantizm bizi varlığımızın özüne çekerek , bazen oldukça mantıksız da olsa farklı duygular uyandırıyor zihnimizde…
Bir kişinin nasıl sevdiği onun kim olduğunun en samimi ifadesi aslında. Ve bizim tarafımızdan benimsenmediğinde, derin bir reddedilme olarak hissedebiliyoruz bu durumu. Yani hepsi bundan ibaret!
Aslında gerçek yakınlığı istiyorsak, fantezilerimizi gerçekleştiren ya da “ideal” partner fikirlerimize uyan biriyle bu mümkün olmuyor bana göre. Gerçek yakınlık, kendi düşünceleri, duyguları, kendi arzuları ve sevgiyi gösterme yolları farklı olan birini tanımayı gerektiriyor.
Çokça karşılaştığımız bir durum. Uzun yıllar birlikte olduktan sonra, balayı dönemi sona erdiğinde, birçok insan , ilişkisinde kendini bir anda karşı tarafla iyi iletişim kuramamakta veya birbirini anlayamamakta buluyor. Terapistlere ilişki danışmanlığı için gidilen en yaygın konunun, kişinin sevildiğini veya takdir edildiğini hissetmemesi olduğunu biliyor muydunuz?
İngiltere’de bir danışanımdan örnek vermek istiyorum. Olivia sürekli olarak eşinin sevgisini göstermediğinden şikayet ediyordu. Eşi Richard ise bu durum karşısında oldukça tepkiliydi ve uzun bir sürecin ardından sevgisini göstermenin tüm yollarını ardı ardına denemeye başladı. Eşi onun sadece hastalık hastası olduğunu düşünerek yapıyordu bunu. Sevdiği insanın yardımına koşmak için bütün işini bir kenara bırakıyor, focus olduğu tek şeyi hayatının merkezine koyuyordu. “Olivia’yı nasıl mutlu edebilirim!”
Görüşmelerimiz sırasında Olivia, eşine her zaman güvenebileceğini kabul etmiş olsa da , eşi ona ne kadar muhteşem olduğunu ya da hayran olduğunu asla söylemediği ya da sözcüklerle ifade etmediği için tatmin olamadığını söylüyordu.
Geçmişe bakınca; Olivia geçmişte her zaman kendisini güzel ve zeki bulacak bir eş bulmayı hayal etmiş, çekici bir adamı sevdiğinde , ondan her zaman nazik ve düşünceli sözler, sesli iletişim beklentisi içine girmiş. Genç bir kızken, anne ve babasından böyle görmüş, onlar sevgisini sözlerle ifade edermiş çünkü her zaman. O ise hayatının bir noktasında kendini çok fazla konuşmayan , sevgisini sözlerle ifade edemeyen bir adamla birlikte bulmuş. Eşi sevgiyi sadece eylemlerle göstermeyi tercih ediyormuş. Olivia uzun süre ilişkisini sorgulamış. Ve şimdi eşi tarafından sevildiğini kabul ediyor, ancak hâlâ eşinin kendisi için doğru adam olup olmadığı konusunda şüphe duymasına neden olan rahatsız edici bir yokluk hissi var.
Aslında farkında olmamız gereken herkesin farklı bir sevgi diline sahip olduğu. Başkaları bizim sevgi dilimizi kullandığında daha fazla sevildiğimizi ve takdir edildiğimizi hissettiğimiz ve bunu aynı zamanda sevgiyi ifade etme biçimine dönüştürüyor olmamız…
İlişkimizde bazen karşı tarafın bizi sevme şekline teslim olmamız gerekir. Bu onun bakış açısına değer vermek, eylemlerine veya sözlerine saygı göstermek anlamına gelir .
Aşkta önemli olan eylemin ardındaki niyettir. Bunun farkında olmak oldukça önemli. Partnerimizin bakış açısına sempati duyduğumuzda ya da onu kendi bakış açımız kadar geçerli kabul ettiğimizde, neyin kabul edilebilir olduğuna dair anlayışımız da genişliyor ve değişiyor. Karşı taraf hakkında ne kadar çok şey öğrenirsek , onun olaylara nasıl baktığına değer verirsek, onu o kadar çok içselleştiriyoruz ve yakınlık duygumuz da o oranda artıyor. Bu nedenle birlikte olduğumuz insanın tercih ettiği dili konuşmayı öğrenmeye çalışmalı , ilişkimizi bu yolla güçlendirebilmeliyiz.
Birinin sevgisine teslim olmak bizi eksiltmez; çünkü bu noktada kendi bakış açımızdan vazgeçmiş olmuyoruz. Sevgi her daim çok şey katıyor hayatımıza. En çok da sevilmenin ne anlama geldiğine dair algımızı genişleterek, büyümeyi deneyimlememizi sağlıyor.
Aldığımız sevgileri taktir edebildiğimiz ve onayladığımız, güzelliklerle dolu bir hafta olsun hepimiz için. Değişime giden ilk yolun farkındalık olduğunu unutmayalım.