Kuru Otlar Üzerine (2023)
Yönetmen: Nuri Bilge Ceylan.
Senaryo: Nuri Bilge Ceylan, Ebru Ceylan, Akın Aksu.
Oyuncular: Deniz Celiloğlu, Merve Dizdar, Musab Ekici, Ece Bağcı, Erdem Şenocak, Yüksel Aksu.
Süre: 197 dak.
“Kuru Otlar Üstüne” de Nuri Bilge Ceylan insan varoluşu üzerine sabitlediği umutsuz, beklentisiz, yargısız bakışını daha bir pekiştiriyor. Karakterlerini yargılamak gibi , insan doğasına idealmiş gibi olanı göstermeyi asla sevmedi. Onların düşüncelerinin arasında dolaşmayı, yansıtmayı sever. Bu kez kar coğrafyasının tüm günahları, suçları, idealleri, tutarsız davranışları dondurduğu bir beldede buluşturuyor karakterlerini. Her karakter türünden bir örneği buluşturuyor beyaz perdesinde. Taşra sıkışmışlığını, “Bir Zamanlar Anadolu’da”, “Kış Uykusu” ve “Ahlat Ağacı” çok güzel anlatmıştı. Hepsinin finalinde az da olsa seyirciyi yakalayan bir katarsis duygusu yaratmıştı. Artık bu duygu yok olup gitmiş. Vicdanla yüzleşmek yerini hayal kırıklığına, ego kükremesine, öfkeye, gerçeklerden kopuşa bırakıyor. Malum umut etmekten yorulmuş bir toplumuz, artık… Artık idealistler değil baş karakter Samet gibi bireyciliğini, sürdürmek adına başkalarının hayat coşkusunu, inançlarını sömüren tipler kazanıyor. Verdikleri zararlardan sonra hiçbir şey olmamışçasına yaşamlarına devam ediyorlar.
Şahsen bu NBC filminde yanına oturabileceğim, taraf olabileceği anlaşabileceğim bir karakter bulamadım. Birazcık idealleri uğruna bacağını feda etmiş Nuray karakterini kendime yakın hissettim. Merve Dizdar’ın olağan üstü doğallıkla ete kemiğe büründürdüğü bir karakter Nuray. Onun dünyayı daha iyi daha eşit bir yer yapmak idealizmi bir patlamayla son bulmuş gibidir. Bu karlar coğrafyasında böyle şeylerin yeri yoktur. Burası Samet gibi sinik, yaşamı bireysellik üzerine kuran tiplerin yuvasıdır. Başkalarını anlayarak değil onlarla kavga etmeye girişerek, ideallerini yitirmiş, nihilist bir karakter. Samet kaybetmiyor, durumundan memnun uğurluyor bizleri salondan.
Yönetmenin müdahale etmediği bu durum tartışmalı bir finale yol açıyor. Sıradanlığın, bireyciliğin kazanmasını izlemek artık yurdum insanına sıkıntı veriyor. İnsanlığın kötüye gidişatı, politik nobranlığın, hukuksuzluğun değiştirdiği sosyal yapı, hepsi üst üste gelince, yönetmenin karamsarlığının artmasına Samet karakterine müdahale etmemesine de hak vermemek de elde değil. Samet’i ideallerinden bu denli uzaklaştıran nedir? Bunları sadece taşra sıkıntısıyla açıklayabilir miyiz?
Filmde baş karakter Samet (Deniz Celiloğlu) üzerinden yola çıkan iki ana hikaye bir yan hikaye izliyoruz. 9 ay boyu karın topraktan kalkmadığı Erzurum’un İncesu kasabası. Orta okulda resim öğretmeni olan Samet zorunlu hizmet süresinin sonundadır, Şark hizmetinin sonuna gelmiştir. İstanbul hayallerini kursa da ne yapacağı konusunda sıkıntıları vardır. Öncelikle hiçbir aidiyet hissetmediği bu ücra beldeden çekip gitmek vardır kafasında. Turist pozuyla ektiği, mizanseni kendisinden fotoğraflar dışında, çevreyle ilişkisi de sınırlıdır. Sınıfın güler yüzlü delişmen öğrencisi Sevim (Ece Bağcı) onu çevresinde mutlu eden tek kişidir. Onu görünce Samet’in yüzünde güller açar. Duyguları belli ki içten içe yoğundur. Samet sınıfındaki erkek çocuklara sert ve aşağılayıcı davranırken, kız öğrencilere karşı daha ılımandır. Öğretmen olarak iyi bir pedagog olmasından bahsetmek mümkün değildir.
Lojman arkadaşı öğretmen Kenan ise (Musab Ekici), o toprakların çocuğudur ve başka bir yere tayin olup gitmek gibi bir derdi yoktur. Yan öykü olarak Samet’in köyün veterineri Vahit (Yüksel Aksu) ve bir iş bulup köyden kurtulmaya çalışan Feyyaz’la (Münir Can Cindoruk) olan ilişkilerini izliyoruz. İçki masalarında, Vahit’in Feyyaz’a sürekli küfürlü çıkışlarına hakemlik yapan Samet’in, tek bu ilişkide, ılımlı ve olgunca davrandığına tanık oluyoruz. İngilizce öğretmeni Nuray’ın (Merve Dizdar) Samet ve Kenan arasına girmesiyle farklı ikinci bir hikaye ortaya çıkar. Nuray, Ankara Garı patlaması sırasında sağ bacak dizden altını kaybetmiştir. Görüşleri radikal soldur ve duruşu kararlı gözükmektedir.
İlçe eğitim müdürlüğüne yansıyan bir suçlama Samet ve Kenan’ı töhmet altında bırakır. Sınıftaki kız öğrenciler taciz suçlaması yapmışlardır. Ortada elle tutulur bir kanıt da yoktur. Sadece Samet bu suçlamayı bir türlü gururuna yediremez. Suçlama yanlış anlaşılma şeklinde örtbas edilse bile Samet bunu yapanın Sevim olduğunu bildiğinden ona karşı farklı davranmaya başlar.
Nuray’la olan ilişkisindeyse kafasından geçenler ve davranışları tutarsızdır. Önce Nuray’ı Kenan’a uygun görse aralarını yapmaya kalkışsa da bir süre sonra erkeklik egosuna mağlup olur. Nuray’ın Kenan’a ilgisini kıskanmaya başlar, farklı davranmaya başlar.
Nuri Bilge Ceylan filmlerinin değişmezi, uzun soluklu diyaloglar arasında en ilginci, Samet ve Nuray arasında geçen akşam yemeği konuşması oluyor. Nuray’ın eylemci söylemlerine apolitik, lafazan cevaplarla karşılık verir Samet. Onu kurnaz ve süslü sözcüklerle alt etmeye çalışır. Her iki tarafın da hayattaki boşlukları ve hayal kırıklıkları tumturaklı sözcüklerle ortaya dökülse de bunun ne kadarının farkındalığını yaşamaktadırlar? Esas sorun budur… Nihilist yıkıcılık karşısında ideallerinden emekli olmuş bir diğeri.
Ceylan’ın edebi sözcükleri oyuncuların ağızlarına oturtmayı sever. Senaryoyu birlikte kaleme aldığı Ebru Ceylan ve Akın Aksu’nun ortak sinerjileri güzel bir film/roman ortaya çıkarmış. Gerçek yaşamda bu kadar iyi seçilmiş sözcüklerle konuşamayacağımız da gerçeği de başka, tabi ki…
NBC filmlerinde karakterlerin ağızlarından sözcüklere güvenmemek gerektiğini insanların çok sık yalana başvurduklarını söyler. Onların yerine yüz ifadelerinin daha hakiki olduğunun altını çizer. Bir kez daha karakterlerinin yüzlerine odaklanarak bize daha fazla şeyler anlatmaya çalışıyor.
Filmdeki kadın karakterler, erkeklerden daha tutarlı ve dik duruşa sahipler. Nuray’ın karlı, buzlu havada kalkıp Samet ve Kenan’ın evine gelip eteğindeki taşları dökmesi karşısında iki erkeğin sadece kem/küm etmesi çok etkileyici bir sekans. Sevim’in kendisini aşağılayan Samet karşısında öfkeyle dolan gözlerindeki duygu yoğunluğu müthiş bir kare.
“İnsandır, yapar…” düsturunun finaldeki bağlayıcılığı, karakterlerin öylesine yaşamlarını sürdürmesini hiç beğenmedim. Gerçek yaşamın bu tür insanlarla dolu olduğunu onlarla her gün karşılaştığımızı elbette biliyoruz.
Ceylan’ın abartıdan uzak, yaşamı yansıtan sinemasında bir nebze rahatlamak istemek te hakkımız olmalı. Sıradan Samet benzeri suretlerin zaferlerinden artık bıkkınlık geldi. Yönetmen koltuğunda olsam, Samet gibi kendisini hep haklı görerek, yargılamama aczine düşen, başkalarının hayat enerjilerinden faydalanan vampirlere tokadı geçirirdim.
NBC’ın “bu bir filmdir bir yere kadar inanın” şeklinde çektiği kamera arkası sahneler hoşuma gitti. Bu alanda yürüyen Samet’in makyaj odasında ayna karşısına geçmesi ve bunu bizim izliyor olmamız büyük yönetmenlere yakışan öz güvenli bir yaklaşım. Yabancılaştırma efektiyle Samet’i bir nebze olsun hafifletiyor. Ne de olsa bir film karakteri…
Kamera yönetimi, ışık kullanımı, kapalı mekan çekimleri fevkalade. Aradaki fotoğraflar bir sergiye yakışır düşüncesindeyim. Oyunculuklar Merve Dizdar’ın öne çıkmasına karşın tam bir takım başarısı var. Yönetmen Yüksel Aksu veterinerde şaşırtıcı bir oyunculuk sunuyor. Samet’i canlandıran Deniz Celiloğlu ise karakterinin nüanslarını muhteşem bir oyunculukla canlandırıyor. Sevim’de genç oyuncu Ece Bağcı duygu geçişlerinde mükemmel. İlerde kendisini çok izleyeceğimizi umuyorum.
197 dakikalık süresine karşın saate bakmak hiç mi hiç aklıma gelmedi.