Semada süzülen kuşların kanatlarına fısıldadığımız hayallerimiz var ya, işte o hayallerin rengi zamanla değişiyor. Pembesine mavi bulaşan, gökyüzüyle yer arasında bocalayan bir mor begonvil gibi…
Belki de artık hayallerimiz öyle büyüdü ki, ne yere sığabiliyor ne de göğe. İşte bu yüzden mor begonvil oluyor, sınırları belirsiz, göz alıcı bir renkle hayat buluyor.
Peki, bu mor begonvil bize verilen bir sus payı mı? Ona bakınca dilimizin tutulması, usulca şükretmemiz hep bundan mı?
Düşüncelerimiz, duygularımızın arasında kaybolurken, belki de hayatın bize sunduğu bu renkli arafta mor begonviller bir umut ışığı. Belki de onlar, her daldan sarkan, her rüzgarla dans eden hayallerimizin bir sembolü… Göz alıcı renkleriyle dikkat çeken, aslında içimizdeki derin duyguların ve düşlerin ta kendisi…
Hayatın karmaşasında, mor begonvillerin sessiz ama büyüleyici varlığı belki de sadece bir uyarı; sabretmek, şükretmek, vazgeçmemek…
İşte bu yüzden, semada süzülen kuşlara fısıldadığımız, pembesine mavinin karıştığı hayallerimizi mor begonvillerle süslemeye devam ediyoruz. Çünkü onlar, bizim için sadece bir çiçek değil, hayatın anlamını bulduğumuz rengarenk bir yolculuğun ta kendisi.