Ne zaman, güzel bir yazı kaleme almış olsam, düşünürken aniden kelimeler aklıma düşmeye başlar.
Ne zaman yaşlılık aklıma gelse Orson Velles aklıma gelir. Başka ne gelir..? Gözlerim kapalı doğduğum günden yaşlanılan bu güne kadar iyi ve kötü neler olduğu. Tertemiz duygular. İşte bu duygular ile ilk okula başlıyorsun. Kötülük yok iyilik yok herkesi sevmek var. ABD sütü kokuyorsun. Koskoca bir devlet. Çökmüş bir devlet yerine yeni kurulmuş Cumhuriyet. İmparatorluktan Cumhuriyete miras kalmış yoğurt veya iç oğlanlar. Yeni neslin haşır neşir olduğu lale devri kalıntıları. Uyuşturucu ile yaşayanların yok ettiği bir koca devletten geri kalan hatıra bunlar. Amerikan tozundan yapılmış hibe süt. Marchal yardımı nedeniyle süt kokan bir nesil. Sonra ortaokul yeni yeni çoğalan liseler ve ilk aşklar. İlk kırıklıklar ilk yıkılışlar açlıklar. Kader uzun yıllar Cumhuriyetin kuruluş zorlukları. Sağda solda bölünmüş aileler çileler ve bitmeyen kırıklıklar. Sadece tarımsal zenginlikler yeni bir devlet yeni bir nesil. Cumhuriyet nesli. Üniversite, troleybüs, tren,otoray, zengin fakir konulu filmler elektrik yollar çeşmeler her köye okul öğretmen yayılıyor. Sonra Cumhuriyet hız kesmiyor. Çıra yakarak çıkılan köylere yoldan sonra asfalt geliyor. Barajlar elektrik telefon telgraf sinema televizyon. Çimento fabrikaları şeker fabrikaları, kooperatifler, şirketler, sanayi siteleri. Şehirler büyüyor büyürken bazı şikayetler olsa dahi sınırsız hürriyet. Her yere uçak protesto yürüyüşleri, grevler lokavtlar ihtilallar. Ama şehirler ülke büyüyor insanlar. Oto sanayii çok hızlı montaj olsa da yüzde yetmişe varan yerli katkı müthiş bir sanayi arzusu. Saygı sevgide kavgalara rağmen noksanlık yok. Yüzlerce alanda yeniler derken uçak sanayii F-16 ABD ile müşterek de oksa oluyor ya. İhracatta tarım başı çekiyor. Mesela tütün, pamuk,incir zeytinyağı,üzüm. Sinemalar aşk yuvası. Pavyonlar barlar tavernalar Avrupa’ya açılmalar. Ya camiler imarethaneler imam hatipler yurtlar. Her şey güzel. Ara sıra bozulan ekonomi çalanlar çalmayanlar kavgası ile yalanların çoğalması. Hastalıklar veba,kızıl,kızamık, verem,zatürre,kuduz,kuş palazı,kaba kulak,su çiçeği,şark çıbanı,sıtma,koli basili,gribin her çeşidi,aşılar koruyor insanları. Hava kirliliği geçmeyen hastalıklar kanser gibi. Cep telefonuna gelinceye kadar 50-60 yılda her şey değişiyor hatta organlar dahi.Tüp gaz yani LPG çıkıyor ormanlar kurtuluyor. Bunlar olurken sizde neler oluyor. Ara sıra fark etmeden elin bardağa takılıyor çay üstüne dökülüyor. Kanun çıkıyor yapacağın her iş için doktor raporu isteniyor. Unutuyorsun anahtarı şemsiyeyi ilaç içmeyi. Sosyal kurumlar partiler yaşın ileri abi diyorlar yazmıyorlar sizi. Yürüyüşün kalkıp oturman ağırlaşıyor. Çok iyi bir fizik havan yerinde ama orta yaşlı bir kadın bile kaçıyor sizden. Önceleri fark etmesen de sebebi anlıyor üzülüyorsun çare yok. Bir salgın hastalıkta tehlikenin içinde siz varsınız diyorlar. Hem de saygısızca pespaye bir tavırla söyleyenler çıkıyor. Yüreğiniz sızlıyor. Sağlığınıza öyle bir ilgi gösteriliyor ki, anlıyorsun artık evde de ağırlıksın. Sonra hastaneye yatırıyorlar. İşte bir daha arayan olmuyor. O vakte kadar nerdeyse tekrar evleneceksin. İşte yaşlandığını anlayıncaya kadar yaşadığın itibar kayıplarını hatırlıyorsun birde sevdiğin kadınları veya aşık olduğun kadını hatırlıyorsun özellikle yuttuğun yalanları. Var olmanın dayanılmaz hafifliği. Prag da işgali arka plana atan 4 kişinin ilişkilerini anlatan roman sanki. Gerçek gibi düşünüyorsun. Yaşlılığın en güzel anı kardeşim önce ruhun ölüyor sonra bedenin. Hayatında ilk kez cennete gidecek insan kim olabilir diyorsun. Kim cennetlik buluyorsun “Hemşireler” Yaşlılık çok itibar isteyen bir ruh hali çünkü kimsede olmayanı bir hemşirede buluyorsun. Çünkü yaşlanmadan ölen çok çok az. Yaşlılık değil insanı yıkan yaşlılığı bilmeyenlerin saygısızlığı.