Mesut Nöbetçigil

Arkadaşlık (II)

Mesut Nöbetçigil

Arkadaşımızla bir duygu bandında, bir duygu frekansında buluşuyoruz. O her nasılsa içimizi zapt ediyor.

ikimizi de esir alıyor, rehin alıyor. Biz öylece gitmek istiyoruz. Orada bir hesap ortaya çıkar: Acaba bana şöyle yardım eder mi, şurada elimden tutar mı ya da korkuyorum, yanımda olması güzel olabilir gibi türlü endişe ve beklentilerle oluşturulan bir arkadaşlıktan bahsetmiyorum.
*
Arkadaşlığın bir kere zemini, coğrafyası duygu üzerine kurulur. Duygunun hemen arkasından gelen şey güven. Güvenmek yani, sırtınızı dönmek yani, onun size ihanet etmeyeceğinden emin olmak, sizi yarı yolda bırakmayacağını bilmek ve bu duygu yakınlığı içerisinde arkadaşlığınızı sürdürmek. Kuşkusuz her zaman insan birbirine gerektiği ölçüde gerektiği kadar bir destek sunamayabilir.
*
Hakikaten çok zor birbirinize katlanmak, hele hele yeni kaprisle modern algı ve kavrayışlar içerisinde bir dostu, bir arkadaşı yanınızda tutmak o kadar da kolay bir şey değil ama işte güzelliği orada zaten. Siz arkadaşlığınızı sürdürmeye devam ediyorsanız burada her halde çok istisnai güzel bir yakınlığı da inşa etmiş oluyorsunuz. Burada ilişkileri canlı tutabilecek, arttıracak maddelerden bahsettim. Onları isterseniz biraz not edelim.
*
1- Duygusallık: İki arkadaş arasındaki zemini güçlü kılan şeydir. Dolayısıyla duygu zeminini kaybetmemek lazım. İnsanlar bilir duygunun azalıp azalmadığını. Hepimiz fark ederiz. Onun için en çok üzerine titrememiz gereken şey, aramızdaki bu duyguyu korumayı başarmak.
*
2- Güven: İki kişinin birbirinden emin olması ile alakalı bir şey. Zor zamanda birbirine güvenmek, normal zamanlarda birbirine güvenmek, beklenmedik koşullarda birbirinin varlığına itimat etmek, o varsa arkamda duruyordur demek, o varsa mutlaka beni anlayacaktır, başkaları gibi kolay ve ezberden hükümler vermeyecek, beni dinleyecektir diye anlam yüklediğiniz, varlığından büyük bir gurur duyduğunuz ilişki biçimi: güven.
*
3- Destek: Darda kaldığımda, kendi içime çekildiğimde, kaybolduğumda, kendime olan saygımı yitirmek durumunda kaldığımda, zorlandığımda birinin varlığına ihtiyaç duyduğumda, olsaydı dediğimde; onun nefesi, onun sesi. Onun omuzuna yaslansaydım ben bu vakayı aşardım dediğimde arkadaşımızın varlığını hissetmek, orada bitmesi, yanımızda dikilip durması; bize ne var, neler oluyor demesi. Hiç kimse arkadaşımızın verdiği yakınlığı ve sıcaklığı bize veremez. Arkadaşımız kolumuzu tuttuğunda ya da kolumuza girdiğinde, yüzümüze baktığında başka birinden daha farklı bakar, başka birinden daha iyi bir dostluk sergilemek durumunda kalır. Çünkü o bizim velinimetimizdir, desteğimizdir. O olmazsa biz kendimizi çok eksik, çok yanlış, çok yalnız hissedebiliriz.
*
4-Hayata anlam katmak: En güzel şeyleri bazen yanınızda arkadaşınız varsa hissedebilirsiniz. Yanınızdaki arkadaşın sıcaklığı, açtığı o söylem havuzları, taşıdığı ambiyans ne kadar güzel bir şeydir. Siz onunla konuştuğunuzda açılırsınız, içiniz dışınız ferahlar. Yeryüzü zaten güzel bir mekan ama onunla onun varlığı, o güzelliği gökyüzünü fark etmenizi sağlar. Etrafınızdaki börtüböceği hissetmenizi sağlar. Çünkü o hayata anlam katar. Arkadaşlık, ilişkisellik dediğimiz şey çift taraflı işleyen bir durum, sadece arkadaşınızdan bekleyeceğiniz bir durum değil. Arkadaşınız her şeye katlansın, sizin için her şeyi yapsın öyle bir şey söz konusu değil. Birlikte ve yeri geldiğinde, ihtiyaç duyulduğunda onun kadar siz de arkadaşlığın gerekliliğini yerine getireceksiniz ama bazen bu iş o kadar da kolay olmuyor.
*
Bir yere geliyorsunuz hikaye birden sona eriyor. Hiç unutmuyorum, benim de benzer hikayelerim çok olmuştur. Hala ne oldu da birbirimize kırıldık, aramıza hangi kara kediler girdi diye bir türlü soramadığım ve ilk fırsatta sormak için beklediğim, kaç yıldır beklediğim kesiklikler, kopuşmalar var. Olur böyle şeyler, bunu da konuşmak lazım. Dürüstlük, güvenilirlik, anlam katmalar, birbirimizi destekleyici pozitif katkılar, bunlar çok değerli ama bazen öyle oluyor ki birdenbire ilişkilerimiz kopuyor, askıya alınıyor ya da yeniden kavuşsak bile eskisi kadar güzel olmuyor, eski tadı bir daha yakalayamıyoruz.
*
Onun için o araya bir şey sokmamak gerekiyor. Peki ne yapmalı? Bana öyle geliyor ki ilgi farklılaşmaları, değerlerdeki ayrışmalar, aramızdaki yakınlığı sanki zamanla sabote ediyor. İlgilerimiz, yoğunlaştığımız konular, yöneldiğimiz mevzular yavaş yavaş arkadaşımızla aramızdaki ortaklığı aşındırmaya başlıyor ve birdenbire kendimizi kendi yoğunluğumuz içinde seyrederken arkadaşımızın yokluğuna da alışmış oluyoruz. Çok üzücü bir şey. Siz birlikteyken çok güzel şeylere imza attınız, birlikte yürüdünüz, birlikte dertleştiniz. Birbirinize yaslandığınızda ne güzel şeyler konuştunuz. Sizde kalan emanetler var. Oluyor böyle şeyler, insanlık hali. Ben, ne kadar üzücü olursa olsun arkadaşlığın bitmiş olmasında çok anlayışlı bir şekilde tamamlanmış olmasında tarafların birbiriyle arasındaki bu kopmayı açıkladıktan sonra veda etmelerini normal buluyorum.
*
Bunu yapmadığımız zaman daha büyük yük, bela oluyor. Çünkü içiniz yanıyor, acıtıyor içinizdeki her şey. Ne oluyor, ne oldu da biz böyle ayrı ayrı yerlere düştük diye olmadık sıkıntıların içine düşüyorsunuz bazen de. Evet, arkadaşsınız, muhabbet çok güzel gidiyor ama çok da üstünkörü, vurdumduymaz, tek taraflı yakınlığa tanıksınız. Karşınızdaki de en az sizin istediğiniz şeyleri talep edici. Düşünüyorsunuz; buyurgan, aklınıza geleni söylüyorsunuz ama bir gün onu dinlemiyorsunuz; hep siz, hep siz, hep ben merkezlisiniz. Her şey sizin etrafınızda dönüyor. Hikaye var mı? Böyle bir şey buradaki iletişim sorunları. Birbirinize kendinizi ifade ederken yaşadığınız tutukluklar, sıkıntılar, bu da tabii ki ilişkileri çekilmez hale getiriyor ve belirli bir yerden sonra kaçınılmaz bir şekilde patlıyor. Güven, hem arkadaşlığımızın olmazsa olmaz şartı hem de arkadaşlığı sona erdiren en önemli noktalardan biri. Berabersiniz, çok güzel işler yapıyorsunuz, zerre kadar bir kuşku duymuyorsunuz.
*
Güven konusunda elli kişi gelse size bir şey söylese siz bildiğinize, gördüğünüze inanıyorsunuz ama bazen o tatsız haberle doğrudan siz karşılaşıyorsunuz. Gerçekten de burada nasıl oldu da bu güven ilişkisini zedeleyecek duruma düştük, birdenbire bu ilişkiyi sonlandırmak zorunda kaldık? Güvensizliği başkalarıyla falan yaşasanız pek o kadar hüzünlü olmuyor. İnsanlar birbirine zarar verir, birbiri aleyhine konuşur, ağıza alınmayacak sözler söyler, duyduklarında utansalar bile bu böyledir der geçeriz ama arkadaşınızdan yediğiniz zılgıtlar, arkadaşınızın size ihanet etmesi, sizi yarı yolda bırakması veya sizin ona aynı şeyleri yapmanız hiç öyle yutulabilecek bir şey değildir. Onun için arkadaşlık derin bir imtihandır. Hepimizin imtihanı arkadaşlığı sürdürmek üzerine kuruludur. Yine de bu noktalara dikkat etmek gerekir.
Çok şanslıyım arkadaşlarım var.

Yazarın Diğer Yazıları