Mesut Nöbetçigil

Narin

Mesut Nöbetçigil

Acı bir olay. Ülke açısından da acı. Çocuklarını yaşatamayan bir ülkenin insanlarıyız. Bakanların falan gitmesini ben göz boyama olarak okuyorum artık. Bu durumdan üzülüyorum. Çünkü Narin meselesi, memlekette sadece bir çocuğun başına gelmiş olay değil. Yani bir olay olduğunda oraya yığılmaları demek, olaya ne kadar ciddiyetle yaklaştıkları anlamına gelmiyor. 2023 yılında çocuk tacizlerinden dolayı savcılıklara başvuru sayısı 66 bin, dahası bunların davaya döneni 14 bin. Yani Türkiye'de genel bir çürüme ve yozlaşma var. Hukuksuzluğun neden olduğu bir yozlaşma. Hatırladığım kadarıyla Leyla Akdemir, Van'da bundan 4-5 yıl önce aynen Narin gibi ortadan kaybolup sonra amcasının öldürdüğü ortaya çıkan bir kız çocuğu. O da böyle 6-7 yaşlarında güzel bir çocuktu. Ne oldu, amca müebbet aldı, sonra serbest kaldı.
Hukuk işlemiyor.  Hukukun işlemediği Türkiye'de toplum, sosyolojik olarak çözülme yaşıyor. Şu anda bütün ülkede -çok afedersiniz- lağım patlamış gibi. Toplumsal çürümenin her taraftan patladığı bir ortamla karşı karşıyayız ne yazık ki. Ha, bu sorunlar bugünden var değil. Elbet geçmişte de vardı fakat hukukun caydırıcı gücünün devre dışı kalmasıyla beraber kontrol tamamen kayboldu toplumda. Disiplin ortadan kalktı yani. Ceza uygulanmadığında Dilan, Engin Polat gibi  insanlara 40 yıl istenip  ilk duruşmada serbest kaldığında insanlar, yolsuzluktan korkmaz oluyorlar doğal olarak. Diğer taraftan bundan bir iki ay önce Kızılay başkanının kızı birine çarptı, tutuksuz yargılanıyor mesela. Bir bakalım vuran mı haklı, vurulan mı haklı? O süreçte bile gözaltı yok. Yani Türkiye'de arkan sağlamsa hukuk yok, işlemiyor artık sana. Bu toplumda çok derin birşeye dönüştü. Toplumsal sosyolojik bir çürümenin  tetikleyicisi bir duruma getirdi. Önümüzde Narin, evet acı  ama bütün bir ülke iki gündür sanki böyle bir günde hayatını kaybetmiş gibi ağlayıp sızlıyoruz ama ağlama sızlama yeri değil.
Yaşatmanın yolu, toplumsal çürümenin önünü alacak reformlar, içeride disiplini sağlayarak toplumsal  düzeni baştan asağıya hukukun önünde herkesin eşit olduğu bir düzen kurmaktır. Denge ve denetlemenin olduğu, ceza sisteminin herkese eşit çalıştığı, kimseyi devre dışı bırakmadığı, aynı zamanda toplumun bütün bireylerine ulaşabilecek bir eğitim sistemidir.
Bu bir bütün ama yani burada medyası, siyaseti,  akedemisi, iş dünyası... Herkes elele vermezse düzelemeyiz.
Bir iş insanı düşünün; yatlarda, katlarda geziyor, kendi çocuğunu özel okullarda okutuyor, steril bir hayat  yaşıyor. İstanbul'un Etilerinde, Bebeğinde ya da ne bileyim bir zengin semtinde  yaşıyor ama şunu düşünmüyorsa ya arkadaş örneğin   Bağcılar'da, Van'da, Diyarbakır'daki yoksul çocuk iyi olmazsa, onlara  sağlıklı yaşayabilecekleri bir toplumsal yapıyı kurmazsak ben bu ülkede huzur bulamam anlayışıyla hareket etmiyorsa maalesef sorun vardır.
Bütün çocukları dert edecek toplumsal bir anlayışa  geçmemiz  lazım. Millet olmak böyle bir şeydir. Bir toplum olmak, o ülkeye aidiyet hissetmek; o ülkenin bir parçası, o ülkenin her tarafındaki cocuklarının eğitimini, açlığını, yoksulluğunu, hayatını dert etmektir.

Yazarın Diğer Yazıları