Mesut Nöbetçigil

Ne mi yapıyoruz? 

Mesut Nöbetçigil

Önce yaşamayı garantiye alıyoruz. İçinde var olduğumuz dünyayı, evreni anlamak, bir başka aşama, bir başka çaba gerektiriyor.
Yaşlananların genç nesillere bıraktıkları, nesilden nesile kopyalama olan hayat tecrübesi denilen birikim, günlük hayatta işleyecek çeşitten düşünce modelleri sağlayan sağduyu teorilerine dayanır. Dünyayı anlamlandırmaya ve geleceği tahmin etmeye faydası olacağı varsayılır.
Sağduyudan sadece hammadde olarak yararlanıp bilim yapanlar, kendilerini kişisel yaşantılarından uzaklaştırıp olguları günlük hayatın etki ve deneylerinden farklı kavramaya özel çaba ve dikkat harcıyorlar.
İstisna sayılabileceklerin dışında bütün insanlar, gündelik hayatın içinde yaşıyor, günün içinde olup bitenleri yaşamaya alışıyor. Günü yaşayan çoğunluk insanı, günü yaşayamayan azınlığın bireylerine karşı baskıcı davranıyor, onu eziyor hatta siliyor. Günü yaşayan akıl, günü yaşamayan aklı anlamıyor, anlamakta zorlanıyor ya da ona orijinal süs bitkisi gibi bakıyor. Trene bakan, kendisini yıldızlara bakandan daha üstün sayıyor. Dünya yaşayışını, günübirlik yaşayanlar yönetiyor. Bazen kişisel yaşantısından uzaklaşanlardan fenomenleri, günlük hayatın etkisiyle  veya deneyselin kavramlarıyla kavrayamayanlardan etkileniyorlar. Günü yaşayanlar ne kadar sağduyulu iseler günü yasamayanlar elden geldiğince sağduyudan uzaklaşıyor. Bilim düşünce üretirken teknoloji, pratik kullanıma elverişli nesneleri imal etmeyi amaçlıyor. Kısaca günü yaşayanlar, kendini ispatlamamış, henüz ünlü olmamış bilim adamına deli diyor. Sonunda teknoloji için itici güç; pazar ekonomisi, mucit, para. Bilim adamı itibar kazanıyor. Bilimsel olma savındaki teori, eğer beklenen uygunluğa ulaşmıyorsa, eğer kanıtlarla uyuşmuyorsa, eğer içsel tutarlılığı yoksa, eğer elverişli bir açıklama sağlamıyorsa çöküyor.

Yazarın Diğer Yazıları