Çarşı pazar kelimenin tam anlamıyla “yangın yeri” gibi. Esnafta, vatandaş da burnundan soluyor.
Onlar “satamıyoruz” diye ağlıyor, biz “alamıyoruz” diye…
Zammı koymanın ardı arkası kesilmiyor. Sokak kıran kırana gidiyor…
Nimet’ten saymadığımız yumurta bile 10 lira…
Bir yıl önce bugün yumurtanın 10 lira olacağını kim söylerse söylesin, onun akıl sağlığından şüphe ederdik. Ama bugün konuşulan…
Yumurtanın önümüzdeki ay 12 liraya çıkacağı…
Sevgili okurlar, bahsettiğim tavuk yumurtası… Sakın devekuşu yumurtası falan da sanmayın…
Büyük fotoğrafa bakınca manzara şu:
Pazara gidiyorsun pazarcı,
Çarşı gidiyorsun buranın esnafı,
Sanayiye gidiyorsun parçacı,
Araban mı bozuldu, tamirci,
Çakıyor zammı…
Malzemeci müteahhide,
Müteahhit vatandaşa,
Beyaz eşyacı dükkanın önünden kim geçerse ona,
Yapıştırıyor zammı…
Adeta sözleşmişler;
Her gün zam yapacaksın, kimsenin gözünün yaşına bakmayacaksın havasındalar…
Zaten ya zammı çakıyorlar, ya da sattıkları maldan çalıyorlar…
Kurtuluşun yok, nereye dönersen dön, akibetin belli…
Ticaret Hukuku dersinde bize öğretilen şuydu:
“Üreten, aynı zamanda tüketicidir. Dolayısıyla enflasyonda başarıyı ancak tüm fiyatlarda istikrar sağlandığı zaman yakalayabilirsiniz.”
Doğru öğretmişler, aynen öyle…
Ekmek üreten, peynir alacak…
Peynir üreten de, ekmek…
Domates üreten, biber..
Biber üreten de salatalık…
Ekmek tüketicisi, alacağı peynire para yetiştiremiyorsa ilk yapacağı şey sattığı ekmeğe zam yapmak olacaktır…
İşte bu mantıktan hareketle, maydanoz satanda da, araba satanda da, ev satanda da aynıdır…
Birşeyler üreten ve satan, kendisinde olmayanı almak zorundadır…
Yani al gülüm, ver gülüm hesabı…
Alacağın şeye yetişemiyorsan, satacağına zam yapacaksın…
Burada emeklinin, işçinin, sabit gelirlinin hali nicedir söylemlerini anlamak için alim – bilgin olmaya gerek yoktur…
Sözün özü:
Bir elinize yumurtayı, diğer elinize 10 liralık bozuk parayı alın…
Hangisi daha ağır…
