Müslümanların amansız düşmanlarından biri de cehalettir.
Cahil bilmeyen, iş bilmez, bilgisiz, tecrübesiz anlamlarına gelen ve halk arasında yol-yordam, ilim-irfandan haberdar olmayan kimse. Cahilin içinde bulunduğu hâle de cehalet denir.
Cehalet ilmin zıddı, bilmeme halidir. Her bilmeyene de cahil denilmez.
İnsan bildiklerinin âlimi; bilmediklerinin cahilidir.
İslam dini, kendinden önceki birçok kelimeye farklı anlam yüklediği gibi “cehalet” kavramına da bilinenden başka bir anlam yüklemiştir.
Onlarca üniversite bitirse bile apaçık hakikatleri göz göre göre inkâr eden birine İslam kültüründe “cahil” denilmiştir.
İslam’dan önce Ebul- Hakem (akıl babası) olarak bilinen Amr bin Hışam, Peygamberliğin ilk yıllarından itibaren iman hakikatlerine gözünü kapattığı için Ebu Cehil (cahilliğin babası) diye tarihe geçmiştir.
Kur’an-ı Kerîm inkârcıları: “…cehalet içerisinde kalmış (bilgisizliğe saplanıp kalan) gafiller” (ez-Zariyat, 51/11) olarak zikreder.
Yine cahillerden sakınmak için; ” Af yolunu tut, bağışla, maruf olan şeyleri emret, cahillerden yüz çevir. ” (el-A’râf 7/199) buyurulur.
Bilgisiz insanlar körler gibidir: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (ez-Zümer, 39/9). “Aynen görenle görmeyenin bir olmadığı gibi.”
Her şeyin dereceleri olduğu gibi, cehaletin de dereceleri vardır.
Cehl-i basit: Bilmemek ve bilmediğinin farkında olmaktır. Bu gibi insanların durumlarını düzeltme imkânı vardır.
Cehl-i mürekkep: Bilmemek ve bilmediğinin farkında olmamaktır. Bilmediğinin bilincine ermedikçe öğrenme imkânı yoktur.
Cehl-i Mik’ap: Bilmeyen, bilmediğini de bilmeyen ama en doğruyu bildiğini iddia eden, katmerli câhil.
Üç boyutlu cehalet, yani derinliği olan cahillik.
Bilmediği halde, kendini biliyor kabul etme halidir. Yani, yanlış bilgisini ilim sanmaktır. Bırakınız bir şey öğrenmeyi iddialı olduğu konuda bile kendisine bir şey öğretmek mümkün değildir.
Birincisinin tedavisi kolay, ikinci ve üçüncüsünün tedavisi hayli zordur. Çünkü böyleleri hem bilmiyorlar, hem de bilmediklerini bilmiyorlar.
Cehaleti bir hastalığa benzetirsek;
Cehl-i mürekkep ve cehl-i mi’kab; ölmek üzere olan bir hastanın kendisini sağlıklı zannetmesi halidir.
Kendini hasta görmeyen, doktora gitmez. Verilen ilaçları da kullanmaz. Artık, bu hastanın tedavisi oldukça zor, belki de imkânsızdır.
Cahillikten Allaha sığınmalıdır.
Bir zamanlar Mûsâ kavmine: “Allah size bir inek kesmenizi emrediyor” demişti.
Onlar: “Sen bizimle alay mı ediyorsun?” dediklerinde ise Mûsâ:
“Câhillerden olmaktan Allah’a sığınırım.” demişti. (Bakara 67)
Cahilin tedbiri, düşüncesi köksüz ve çürüktür. Bundan dolayı cahiller için:
“Cahil yaşayan ölüdür.”, “Diri iken ölü.” denilmiştir.
Hazret-i İsa da:
“Ben Allah’ın izniyle ölüleri dirilttim fakat cahilleri diriltemedim.” buyurmuştur.
Cahil adam meyve vermeyen ağaca benzer.
Cahile söz anlatmak, deveye hendek atlatmaktan güçtür.
Cahile söz anlatmaktansa, deveye hendek atlatmak iyidir.
Çalıda gül bitmez, cahile söz yetmez.
Cahille bal yenmez!
Cahilin dostluğundan âlimin düşmanlığı yeğdir.
Cahillik ne güzel, her şeyi biliyorsun. (Albert Einstein)
Allah’ım, insanlık ailesinin koyu bir cehalet yaşadığı “modern cahiliye” çağında bizleri cahillikten ve cahilliğinin farkında olamamaktan koru, âmin…