İman sahibi insanların azılı düşmanlarından biri de KİBİR’dir.
Kibir Arapça K-B-R kökünden türemiş bir kelimedir.
Büyüklük, azamet sözcüğünden alıntıdır.
Diğer türevleri ise;
Kübra, büyük şey veya büyük kadın.
Ekber, en büyük anlamlarına gelmektedir.
Mütekebbir, büyüklük taslama, kibir gösterme anlamına gelmektedir.
“Mütekebbir” esmaül hüsnadandır, yani Allah’ın en güzel isimlerindendir.
Tekbir, büyüklemek, ululamak anlamında kullanılmış bir kelimedir.
“Allahü ekber” Allah en büyük demektir.
Namazlara başlarken bu ifadeyi söylemek farzdır.
Kibir en yüce olan Allah için kullanıldığında güç ve kudreti ifade eder. Buna karşılık Allah’ın kullarında ise bir arıza ve eksikliğin ifadesi olmuştur. Allahtan gayrı bütün varlıklara yakışan tevazudur.
Şunu hemen ifade edelim ki ilk kibirlenen varlık maalesef iblistir. Hem de kendisini yoktan var eden Allaha karşı kibirlenmiş, ilahi emre karşı gelmiş, sonunda da şeytan olmuştur.
Hz. Âdem ise tevazu göstererek sonunda affa layık olmuştur.
Sadece kibirli olan iblis değildir, Nemrut, II. Ramses, Ebu cehil, Utbe, Şeybe de kibirlidir.
Übey b. Halef bir toplulukta:
“Muhammed Allah’ın ölüleri dirilteceğini söylüyor, bunu onunla tartışacağım!” dedikten sonra çürümüş bir kemik alıp Resûlullah’a gitti. Hz. Peygamber’e elinde çürümüş bir kemik parçasıyla gelir ve onu ufalayıp, “Böyle un- ufak olduktan sonra Allah bunu diriltecek öyle mi?” der. Resûl-i Ekrem de “Evet. Nitekim O seni de öldürecek, sonra diriltip cehenneme atacak!” cevabını verir.
Kuran bu durumu resmederken Yasin suresi 77, 78 ve 79. Ayetlerde şöyle buyrulur;
“İnsan kendisini bir nutfeden yarattığımızı görmez mi? Oysa bak, şimdi o, açıktan açığa bize karşı duran biri olmuştur.
Kendi yaratılışını unutup bize örnek getirmeye kalkışıyor ve “Şu çürümüş kemiklere kim can verecekmiş?” diyor.
De ki: “Onları ilk başta yaratmış olan diriltecek. O yaratmanın her türlüsünü bilir.”
Allah Teâlâ, yaratılanların hepsini bütün ayrıntılarıyla, her birini toplanan ve dağılan parçalarıyla, usulü ve fürûu, içinde bulunduğu durumları, nitelik ve nicelikleri, her türlü özellikleriyle bilir; yaratmanın da her türlüsünü, maddeli-maddesiz, aletli-aletsiz, örnekli-örneksiz, ilkin ve sonra her çeşidini bilir.
Kibir sağlıksız bir ruhun dışa yansımasıdır.
Kibir aslında zayıflığın alametidir. Kendini beğenmişliktir. Kendini kâmil, başkasını nakıs görme şaşılığıdır.
Kibir insanda şeytanın girebileceği deliklerdendir. Zıddı ise tevazudur.
Büyüklerde büyüklüğün alameti mahfiyet ve tevazudur.
Küçüklerde de küçüklüğün alameti kibirdir.
Peygamber efendimiz;
“Müslüman kardeşini hor görmesi kişiye kötülük olarak yeter.” buyurmuşlardır.
Bununla beraber kibirli insanlara da tevazuyla değil, kibire kibirle cevap verilmelidir.
Bu da bir peygamber ahlakıdır.
Kibir cennete girmeye engeldir.
Peygamber (s.a.s), “Kalbinde zerre kadar kibir bulunan kimse cennete giremez.” buyurmuşlardır.
Bunu duyan bir adam, “Ama insan elbisesinin ve ayakkabısının güzel olmasından hoşlanır!” deyince, Allah Resûlü (s.a.s),
“Allah (cc) güzeldir, güzelliği sever. Kibir ise hakikati inkâr etmek ve insanları küçük görmektir.” buyurdu.
Atalarımız da kibirle ilgili şu veciz sözleri söylemişler:
– Abdal ata binince bey oldum sanır, şalgam aşa girince yağ oldum sanır.
– Kibirlenme Padişahım, senden büyük Allah var.
Hepimiz Âdem’in çocuklarıyız. Âdem (a.s) ise topraktan yaratılmıştır.