Kadını ‘zayıf cins’ olarak tanımlamak bir iftiradır ve erkeklerin kadınlara karşı yaptığı haksızlıktır. Eğer güçten kastedilen kaba kuvvet ise elbette kadınlar erkeklerden daha az vahşidir. Ancak güç eğer ahlaki bir güçse, o zaman kadınlar erkeklerden tarif edilemez derecede üstündür. Kadınlar bizden daha fedakar, daha cefakar, zorluklara çok daha fazla dayanan, daha cesur insanlar değil mi? Kadınlar olmadan erkekler olabilir mi? Kim bir kadından daha fazla gönle hitap edebilir?
Mahatma Gandhi
---------
Ülkemizde kadınların aile, eğitim, iş, siyaset, sosyal ve kültürel hayattaki varlığı her geçen gün daralırken, uğradıkları baskı çok daha fazla hissedilirken, şiddet ve cinayet rakamları tarihimizin en üst seviyelerine çıkmışken; bu soruna çözüm üretmesi gereken kişilerin tek yaptığı şey; 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü için hamaset dolu tweetler hazırlayıp, yapacakları paylaşım ile göz boyama yarışını kazanmak!
Nitekim durum böyle olmasaydı 2024 yılında erkekler tarafından katledilen 401 kadın, şuan hayatına devam ediyor olacaktı. Birçok toplumsal sorunun olduğu gibi kadına yönelik şiddet sorununun temelinde de eğitimsizlik yatıyor. Ancak, eğitim sistemimizin başındaki kişiler, her gün yeni bir kadını yaşamdan koparan bu sorunla ilgilenmek yerine laiklik kavgası vermeye devam ediyor.
---------
Gelin, bireysel ve toplumsal olarak yaşantımızı derinden etkileyen bu sorunla ilgili tepeden inme bir çözüm beklemek yerine; sorunun temelinde yatan unsurları, çözüm için izlenecek yol haritasını ve yaratılacak çözümün toplumumuza faydasını birlikte konuşalım.
Bunun için öncelikle toplumsal cinsiyet eşitliği kavramını anlayabilmek gerekir. Cinsiyet ve toplumsal cinsiyet iki ayrı anlam ifade eder. Cinsiyet doğuştan gelir. Ancak cinsiyetin toplumsal kültüre uygun bir biçimde geliştirilmesi ve kadınla erkeğe yıllar boyu süre gelen şekilde rol ve sorumlulukların yüklenmesiyle oluşturulan roller ve kalıplara toplumsal cinsiyet denir. Toplumsal cinsiyet eşitliği kavramının doğmasına neden olan yaklaşımın temelinde ayrımcılık, alt katmanında ise cinsiyetçilik yatar. Günümüz dünyasında toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması hususunda ilerleme kaydedilse de, ülkemizde kadınlar ve kız çocukları en azından pratikte erkekler ile hala eşit haklara sahip değiller.
Bu eşitliğinin sağlanabilmesi için, öncelikle toplumda buna neden olan tüm unsurların belirlenmesi ve hızlandırılmış eylem planının hayata geçirilmesi gerekir. Haklar temelinde bir eşitliğin sağlanması konusunda devlete olduğu kadar biz bireylere de önemli görevler düşmektedir. Bireyler olarak, aile içerisinde verilen eğitimden başlayarak farkındalığımızı artırmak, alışılmış ve normalleştirilmiş yanlışları terk etmek, eşit ve doğru iletişim dilini kullanmak, sivil toplum faaliyetlerine katılmak, kadına yönelik uygulanan ayrımcılık ve şiddetin insan onuruna yakışmayan bir tutum olduğunu benimsemek için çaba harcamalıyız.
---------
Unutmamalıyız ki; cinsiyet eşitliği ve kadın hakları, aile ve sosyal hayatın güçlenmesi kadar ekonomik kalkınmanın da temelini oluşturur. Kadınlara yeterli sağlık, eğitim ve iş olanakları sunamaz ve hayatın her alanında güçlü bir şekilde var olmalarını sağlayamasak toplumsal olarak potansiyelinizin yarısını kullanamamış oluruz.
Bu durumda, bireyler olarak önce aşağıdaki şu soruları kendimize soralım...
Ebeveynler olarak kız ve erkek çocuklarınıza,
- Aile yaşantısındaki sorumluluklarının eşit dağıtıldığını düşünüyor musunuz?
- Aynı eğitim imkanını sunuyor musunuz?
- Sosyalleşme ihtiyaçlarına eşit seviyede katkı sağlıyor musunuz?
- Özel hayatındaki sorunlarla aynı oranda ilgileniyor musunuz?
- Gelecek planlamalarıyla ilgili maddi ve manevi olarak eşit davranabiliyor musunuz?
- Aldıkları kişisel kararlar karşısında adil tepkiler verebiliyor musunuz?
Bu sorulara samimi cevaplar verip, bu cevapları yaşantımıza makul olarak uyarlayabilirsek işte o zaman çözüm için elini taşın altına koyması gereken ancak yıllardan beri kadınlara yönelik şiddet olaylarını en konforlu yerden izlemekten başka hiçbir şey yapmayan kişilerle ilgili hak ettikleri tasarrufta bulunabilir; toplumsal cinsiyet eşitliği temelli sorunlara kalıcı çözümler üretebiliriz.
Yazarın Diğer Yazıları
HAMASET DEĞİL ADALET YAŞATIR!
22 Kasım 2024 12:58NE SENDEN VAZGEÇERİZ NE DE AÇTIĞIN YOLDA YÜRÜMEKTEN
08 Kasım 2024 17:57YIne yeni yeniden cambaza bak
17 Ekim 2024 13:09Köy Enstitülerinden Günümüze; Tek Dişi Kalmış Eğitim Sistemimiz
30 Eylül 2024 16:18Yüreğimizi Yakan Yangının İzleri değil İzleyenleri!
12 Eylül 2024 10:17