Sultan TANGÖREN

Hepimiz her şeyi biliyoruz ama hepimiz hiçbir şey bilmiyoruz

Sultan TANGÖREN

Hiç şöyle düşündünüz mü? “Bu sosyal medyadakiler de her şeyi biliyor canım!” Herkesin her şeyi bildiğini iddia ettiği, ama aslında pek çoğunun büyük bir yanılgı içinde olduğu bir çağda yaşıyoruz. Sosyal medyada herkes bir şeyler öneriyor, yorum yapıyor, bilgi veriyor. Oysa bu önerileri sunanların ne kadar bilgili olduğu bile çoğu zaman sorgulanmıyor. Daha da kötüsü, bu içeriklere maruz kalan kişiler, kendi bildiklerinden şüpheye düşüp yetersizlik hissine kapılıyor.

"Tek bildiğim, hiçbir şey bilmediğimdir."

Peki, "Tek bildiğim, hiçbir şey bilmediğimdir" diyen Sokrates, bugünü görseydi ne düşünürdü? Bugün, pedagojik eğitim almamış herkes çocuk yetiştirme uzmanı kesiliyor, teknoloji hakkında temel bilgisi olmayanlar teknoloji üzerine tavsiyeler veriyor. Dermatoloji eğitimi olmayanlar cilt sorunları için ürün öneriyor.

Her gün sosyal medyada şu tür içeriklerle karşılaşıyoruz:

"Evinizde mutlaka olması gereken cihazlar!"
"Bunu kullanmazsanız cildiniz erken yaşlanır!"
"Çocuğunuza yedirmezseniz zekası gelişmez!"
"Bu mekana gitmezseniz kültürsüz sayılırsınız!"
İçerikler sürekli dayatıyor: "Bunu yapmalısın, bunu almalısın, bunu bilmelisin." Adeta dev bir pazar yerindeyiz ve herkes, tezgahtaki mallarını satmak için bağırıyor. Peki ya biz? Bütün bu bilgi bombardımanı arasında, pazarcıların vaatlerine inanıp yetersizlik hissine kapılan yetişkinler gibi dolaşıyoruz.

Yorumları okudukça umutsuzluğa kapılıyorum

Özellikle haber sitelerinin veya sosyal medyada gündeme dair paylaşılan içeriklerin altındaki yorumları okuduğumda kahroluyorum. Herkes o kadar kesin konuşuyor, o kadar katı ve yargılayıcı ki! Bir olay hakkında iki cümle okuyup, tüm gerçeği bildiğini sanarak yargı dağıtan binlerce insan...

Alternatif ihtimaller yok, farklı açılardan bakmak yok, öğrenmeye açık olmak yok. Sadece kendi bildiğimizin mutlak doğru olduğuna inanıyoruz. Peki gerçekten bu kadar emin olabilir miyiz?

İki video ile uzmanlık eğitimi

Hızlı tüketime o kadar alıştık ki, birkaç video izleyen herkes kendini uzman ilan ediyor. Üstelik dinleyiciler de bu bilgilerin doğruluğunu sorgulamadan kabul ediyor. Örneğin bir sohbette:

"Aaa ben X'in paylaşımında görmüştüm, yemek yemeden önce ekmek yemek kilo verdiriyormuş!"

Bu tür yorumları sık sık duyuyoruz. Ama o bilgi nereden geliyor? Ne kadar doğru? Araştırmaya gerek bile duymuyoruz.

Bilginin sonsuzluğu

Oysa bilginin sonsuz olduğunu hepimiz biliyoruz, değil mi? Ne kadar çok öğrenirsek, aslında ne kadar az bildiğimizi fark ederiz. Yumurta pişirmek mesela... Basit gibi görünüyor, herkes yumurta pişirebilir. Ama farklı pişirme tekniklerini, püf noktalarını araştırdığımızda aslında ne kadar az şey bildiğimizi anlarız.

"Aaa içine şu otu koyunca lezzeti değişiyor muymuş?" diye şaşırırız. İşte bu şaşkınlık, gelişmenin kapısını aralar.

Bu yüzden, kendimizi sınırlandırmadan, doğru kaynaklardan beslenerek, sürekli öğrenmeye açık olarak ilerlemeliyiz. Çünkü kendimizi geliştirmeye devam ettikçe, dünkü halimizden daha bilgili ve farkında biri olacağız. O zaman bilginin tek, kısıtlı ve doğruluğu kesin olmayan bir kaynaktan almanın ne kadar yanlış olduğu anlayacağız.

Yazarın Diğer Yazıları