Tuğrul Emre Kaya

AK Parti İzmir'in Okçular Tepesi

Tuğrul Emre Kaya

Bir siyasi partinin ve bir siyasetçinin en büyük rakibi parti içindeki siyasetçilerdir. Olur mu öyle demeyin. Rekabetin olduğu, koltuğun az, talebin çok olduğu bir sistemde rekabet kaçınılmazdır. Aslında rekabet iyidir de. Fakat bu rekabet hırs ve kıskançlık ile olursa sonu hüsrandır. Çünkü zamanla kavgaya dönüşür, sonra medyaya düşer ve en nihayetinde siyaset dışı kalırsınız.

AK Parti Milletvekili Ceyda Çankırı ile Sait Başdaş’ın birbirine küs olduğunu, Çankırı’nın artık Konak’ta program yapmadığını artık bilmeyen yoktur. Yine Konak’ta başka bir içsel hesaplaşmada Konak Kızılay Başkanından geldi. Başkan Melih Bingöl, sosyal medya mesajında ‘’Basmane’de gittiği iftar dağıtımında bayraklarımızın olduğu fotoğraflarımızı paylaştığı halde Konak Kızılay’ı yazmayan siyasetçi dostlarımıza gün gelecek söyleyecek iki çift lafımız olacak’’ diyerek sorunların olduğunu dile getirdi.

Beni en çok hayret ettiren ve yazının başlığını koymama sebep olan bir diğer sosyal medya fotoğrafı ise geçmiş dönem Müsiad Başkanlığı yapan Ümit Ülkü’nün, AK Parti Genel Merkezinde Ekonomi İşlerinden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Nihat Zeybekçi’yi ziyareti. Ne var bunda? Hemşeri ve dost değiller mi? diyebilirsiniz. Fakat Ümit Ülkü’nün, Genel Sekreter olarak, İzmir’de şu ana kadar gelmiş en yetkili Genel Başkan Yardımcısı sıfatıyla Eyüp Kadir İnan’ı ziyaret etmemesi, AK Parti İzmir İl Başkanı Bilal Saygılı’yı ziyaret etmemesi, hatta sıkı dost olmalarına rağmen sanki Saygılı’nın İl Başkanı olduktan sonra bir dost olarak destek vermemesi, en tuhafı ise geçenlerde İzmir Müsiad Genel Kurulunda, Ülkü’nün olmaması çok dikkatimi çekti.

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı sıfatıyla İzmir’e gelen İnan’ı, Hamza Dağ’ın karşılamaması ise tesadüfe inananlar için bir fırsat olsa da ben okçular tepesini boş bırakmak gibi görüyorum.

Okçular tepesi demişken, Uhud Savaşı'nda okçuların tepeyi terk etmesi, stratejik bir hatanın nelere mal olabileceğini göstermek için bence çok yeterli bir örnek.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), okçulara kesin bir emir vererek, ne olursa olsun bulundukları yeri terk etmemelerini istemişti. Ancak, savaşın kazanıldığını düşünen bazı okçular, ganimet toplamak için yerlerini terk etti. Bu durum, İslam ordusunun arka cephesini savunmasız bıraktı ve Halid bin Velid komutasındaki düşman süvarilerinin saldırısıyla savaşın seyri değişti. Müslümanlar ağır kayıplar verdi ve bu olay, stratejik disiplinsizliğin sonuçlarını gözler önüne serdi.

Bu olay, siyasete ve hayata dair önemli dersler içerir:

1. Stratejik Disiplinin Önemi
Siyasette ve hayatta, belirlenen bir stratejiye sadık kalmak hayati önem taşır. Uhud'daki okçuların yaptığı gibi, kısa vadeli kazançlar uğruna uzun vadeli hedeflerden sapmak, büyük kayıplara yol açabilir. Bu, bir liderin verdiği talimatlara uymanın ve ekip içindeki disiplinin önemini vurgular.

2. Sabır ve İstikrar
Okçuların sabırsız davranışı, zaferin kaybedilmesine neden oldu. Hayatta ve siyasette de sabır, başarı için kritik bir erdemdir. Aceleci kararlar, uzun vadede büyük kayıplara yol açabilir.

3. Bireysel Çıkarların Toplumsal Hedeflere Etkisi
Okçuların ganimet toplama arzusu, bireysel çıkarların toplumsal hedeflerin önüne geçtiği bir durumu temsil eder. Siyasette ve hayatta, bireysel çıkarların toplumsal faydayı gölgelememesi gerektiği bir kez daha anlaşılır.

4. Liderlik ve İletişim
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), okçulara net bir talimat vermişti, ancak bu talimatın önemi tam olarak anlaşılmamış olabilir. Bu, liderlerin iletişimde netlik ve sürekli hatırlatma yapmasının önemini gösterir. Siyasette ve iş dünyasında, liderlerin vizyonlarını ve stratejilerini ekiplerine etkili bir şekilde aktarması gerekir.

5. Kriz Yönetimi
Uhud Savaşı'ndaki bu olay, kriz anlarında hızlı ve doğru kararlar almanın önemini de vurgular. Siyasette ve hayatta, beklenmedik durumlara hazırlıklı olmak ve esnek bir şekilde hareket edebilmek, başarıyı belirleyen faktörlerdir.

Bu olay, sadece tarihsel bir ders değil, aynı zamanda hayatın her alanında uygulanabilecek evrensel bir öğretidir. Son olarak, seçim yaklaştıkça herkes ganimet peşinde okçular tepesini bırakıyor. Dostlarına ve arkadaşlarına destek olmak yerine rakip oluyor. Böyle giderse kayıplar Uhuttan daha büyük olur, benden söylemesi.

Bir diğer uyarıda Kızılay Başkanı dostlarımıza, Kızılay’ı parti yönetimlerinin arka bahçesi yapmayın. Siyasi mesajlar vermeyin ve siyasette bir yere gelmek için o makamları kullanmayın, kullandırmayın. Türkiye’nin en güvenilir kurumu olan Kızılay, deprem çadırlarının satılması, eski başkan Kınık’ın hatalı ve yanlış tavırlarından çok kan kaybetti. O kadar kan kaybetti ki, stoklardaki kanların hepsini kullansa nafile. O yüzden verilen mesajlar ve yapılan yönetimler önemli.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları