Bir hukuk mücadelesinin içerisinde olduğum, aynelyakin ve hakkelyakin müşahede ettiğim bir olayın içerisinde önce mağdur ve müşteki iken birden sanık durumuna düştüğüm için iyi bilirim ki, gerçeğin ne olduğundan ziyade, algıyı yönetebilmenin ne olduğunun algılanmasının daha önemli olduğunu net bir şekilde anladım. Cahillik, hakikate meyleden ruhun algı bozuklukları yüzünden yanlış yola sapmasından başka nedir ki? Diye sorar Platon.
Henry Kissinger ise “Bir şeyin gerçek olması pek o kadar önemli değildir; fakat gerçek olarak algılanması çok önemlidir.” Diye ifade ederken, imaj ve algının gerçekliğin yerine geçeceğini, algıyı belirleyenin gerçekliği de kontrol etmeye başladığını ifade eder. Endişe verici gerçeklerin bastırılması doğal olarak algı bozukluğuyla bağlantılıdır. Hiçbir şekilde gerçeğe güvenemeyip gerçeğe dair kendi tasarımını dikkate alan birinin hayatta kalabilmesi için yönlendirilmeye gereksinimi vardır.İnsanlar duymak ve görmek istemediklerine karşı zihinlerinde algı eşiklerini yükselterek algısal savunma içerisine girerler. Bu yolla benimsemedikleri bazı dış uyarıcılara ya da gerçekliklere karşı kendilerini koruma altına alırlar.
İnsanoğlunun genelinde algı gücü zayıftır. Kendilerini doğrudan ilgilendirmeyen hiçbir şey akıllarına kazınmaz, hatta dikkatlerini bile çekmez. Fakat önemsiz ve sıradan bir olay, gözlerinin önünde yaşanmışsa ve hassas noktalarına dokunmuşsa aşırı tepki verirler. Böyle durumlarda, benliklerinde zaten çok az bulunan anlayışlılığın yerini , orantısız ve aşırıya kaçan öfke alır. Genellikle başkasının başına gelen olaylar ve musibetlerde ise "Bu meseleler bizi ilgilendirmez" , ‘’Bizim meselemiz değil’’ diyerek olaylara kayıtsız kalır. Bu durum sonrası başına musibet gelen kişinin gardını düşürmeye, olayın failinin ise arsızlaşmasına ve olayın artık genele yayılmasına sebebiyet verir.
Algı ve algı yönetimi ilk kez, Sun-Tzu tarafından yazılan Harp Sanatı adlı eserde ifade edilmiştir. Bir savaş sanatı olduğu kadar aynı zamanda bir savunma sanatıdır. Mağdur iken mağrur, mağrur iken mağdur olmak, algıyı yönetip, yönetememe durumuna göre belirlenir. Algı yönetmenleri bir meselenin etraflıca ve derinlikli bir biçimde bilinmesini istemez; hedef saptırır, konuyu dağıtır, günah keçisi bulur ve hikayesini ona göre kurgulayıp algıyı yönetir.
Hüseyin miyiz? Yezit mi? Ve Vicdanı Olan Okusun yazılarımı okuyan okurlarım iyi bilirler ki, yazıda bahsettiğim okul müdürü bunun en iyi örneği. Kaymakamlığın soruşturma izni verdiği ‘’Görevi kötüye kullanma’’ ve Milli Eğitimin suçlu bulup disiplin suçundan ceza vermesine rağmen, hepimize lazım olan hukuku kullanarak ve etrafındaki ve olayları tam anlamıyla bilmeyen, 3. şahıslardan duyan insanlara karşı öyle bir algı yönetiyor ki, duysanız sizde inanırsınız.
Peki algı operasyonundan nasıl kurtulabiliriz? Ya da bize uygulanan algı manipülasyonuna karşı doğru algıyı nasıl yönetiriz? Bunun seçeneklerini çoğaltmak pek tabii mümkün. Fakat kısa ve acil 3 yöntemi var.
1- Olayı karşı taraftan dinlemek, empati kurup karşı tarafın gözünden bakıp, aklından düşünerek hareket etmek.
2- Teyit ve araştırma yöntemi ile gerçeğe ulaşarak
3- Duygusallıktan uzaklaşıp, realist olmak
Algı yönetimine giriş yaptığım bu yazımın sonrasında, günlük haberler ve internette dolaşan bilgilerin hangilerinin algı operasyonu olduğu, hangilerinin manipülasyon olduğunu daha iyi anlamak ve idrak etmek için somut ve gerçekler üzerinden açıklayacağım yazı dizilerinede 2025 yılı ilk yazılarımda detaylı anlatacağım.