Her seçim sonrası başarısızlığın nedenlerini konuşuruz. Hatta “Başarının ana babası çoktur, başarısızlık ise öksüzdür." özdeyişiyle de sebepleri bulamamanın handikabını yaşarız. Bu hafta, başarı ve başarısızlığı 31 Mart Yerel Seçimleri üzerinden gözlemlediğim ve siyaset bilimi ışığında değerlendirdiğim İzmir Yerel Siyasetinin değerlendirmesini yapacağım.
AK Parti'nin en çok dile getirdiği ve eleştirdiği hizmet yapmamak, jakoben siyaset anlayışı ve ceketimi koysam seçilirim anlayışı hatalarına son yerel seçimlerde kendileri düştüler. Temayül, anket ve teşkilatların sesine kulak vermeden yaptıkları adayların sonucunu 30'da 28 kaybederek son 20 senenin en büyük mağlubiyeti ile ödediler.
Peki CHP'nin kazanmasındaki ve başarısının altında yatan neydi?
Konak'ta CHP meclis üyelerinden Şerafettin Bahtiyar ve Abdullah Siyahkoç ile Güzelyalı'da esnaf ziyaretlerinde denk geldik, bir çay içelim ve biraz siyaset konuşalım dedik ama ne mümkün. İkisinde telefonları durmak bilmiyordu. Bir yandan vatandaş diğer yandan esnaf sonrasında sıcağı sıcağına işi çözmek için geri dönüş telefonları derken gelen 3 çayda soğudu.
Nilüfer başkanın Konak tarihinde en çok oyu almasının ve her saha çalışmasında bu kadar yüzünün gülmesinin sebebini anlamış oldum. Meclis üyesi kadrosu, belediyedeki bürokrat kadrosunu öyle bir yapmış ki her mahalleden ansızın karşınıza çıkabiliyorlar.
Esnaf lokantaları, vatandaş için geziler, çocuklar için etkinlikler ve en önemlisi telefonlara bakmak ve geri dönüş yapmak konusundaki hünerleri başarının şifresini oluşturmuş.
Dünyanın yazılı olmayan bir kuralıdır, Allah çalışana verir. Güzelyalı'da bu sene pilates kursları başladı. Dışarıda aylık 2 binden başlayan kursları belediye ÜCRETSİZ vatandaşın hizmetine sundu. Diğer taraftan Milli Eğitime bağlı okulların kulüplere kiraladığı kurslarda ise fiyatlar 1500 TL’den başlıyor.
Recep Tayyip Erdoğan’ı İstanbul’a Belediye Başkanı yapan, sonrasında bu ülkenin Başbakanı yapan sırları, CHP yönetimleri uygulamaya başladı. Aslında bu sır; halkla hem dem olmak, sosyal belediyecilik ve halka hizmette yatıyordu.
Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığının 05/07/2021 tarihinde MEB'e gönderdiği yazıda "Bakanlığınıza tahsis edilen taşınmazlar (okullar) üzerinde yer alan açık alan, salon, okul bahçesi ve benzeri yerlerin, yapılış ve tahsis amaçları dikkate alındığında, bu yerlerin öğretim gün ve saatleri içinde ve dışında öğrencilerin çeşitli amaçlarla zaman geçirdikleri yerler olduğu, bu alanların ticari amaçlarla kiraya verilmesinin öğrenci ve öğretmenler yönünden güvenlik sorunu oluşturabileceği, bu alanların öğretim gün ve saatleri dışında da öncelikle öğrencilerin zamanlarını değerlendirebilecekleri alanlar olarak düzenlenmesinin eğitim öğretimin amaç ve ilkelerine ve kamu yararına daha uygun olduğu değerlendirilmektedir" denilmiştir.
Okullardaki otopark ve açık alanların kiraya verilmesi ve okul spor salonlarının kulüplere verilmesi, vicdanlardaki yarası kabuk bağlamamışken, ihale bedelleride okullarda değil Milli Emlak vasıtasıyla hazineye aktarılması sonucu Milli Eğitim’de yetersiz personel ve hizmetli açığa çıkmasına sebep oldu. Okullarda temizlik sorunu boy göstermeye, güvenlik elemanı olmamasından asayiş sorunları oluşmaya başladı.
Bir diğer önemli husus ise, okul kantinlerinde ve bu tarz kiralanan yerler için karta para yüklemeli sistemi getirmeli ki hem öğrencilerin vergi bilincini gelişmeli hem de okuldaki hasılatı arttırarak okulun gelirini ve bu gelir karşılığı kira bedeli artışı ile bütçe geliri artmalı.
Cumhurbaşkanlığının böyle bir kararı varken ve spor salonu olmayan birçok okul varken, spor salonu olan okulların ÜCRETSİZ olarak diğer salonu olmayan okula salonlarını tahsil etmesi gerekirken, spor kulüplerine vermesi ,başta Cumhurbaşkanına hakarettir, ihanettir. Nilüfer Başkana bir fotoğraf üzerinden Cumhurbaşkanına hakaret suçlaması yapanların oturup düşünmesi gerekli; öğrencilere ve halka ücretsiz kurs açan mı Cumhurbaşkanına ihanet ediyor yoksa devlet okullarında hafta sonu pahalı kurslar açtıranlar mı?