İzmir’de neden bir spor kulübü büyümez? Büyürse nasıl aşağı çekerler? İstanbul kulüplerine neden boyun eğerler? gibi sorular ve sorunların aynısı da İzmir’in basını için geçerli. Ne zaman İzmir’de yeni bir kanal, yeni bir gazete çıksa hemen aklıma acaba hangi yerel gazete veya gazeteci karalayacak veya olumsuz yazı yazacak diye beklerim. Beklentilerim de maalesef hiçbir zaman karşılıksız kalmaz.
Konunun başında İzmir basınını 2’ye ayırmak istiyorum. 1.Kısım;sadece para kazanmak için her yol mübah anlayışı içinde olan, haberden ziyade kurumları ve kişileri memnun edip ay sonu parasını almanın derdinde olan, aldığı konuğu sadece para olarak gören, küçük hesaplar içinde olan, gerektiğinde şantaj haberleri yapan kısım. 2.kısım ise;İzmir’e neler katarım, konukları ile kanala, İzmir’e, vatandaşa nasıl bir şeyler katarım derdinde olan, stajyer yetiştiren, ilkesi olan ve kimsenin adamı olmayan kısım. Yeni İzmir gazetesinde yazı yazmamın en büyük sebebibu sanırım. Neredeyse 1 sene olmasına rağmengerek yönetim kurulu başkanı gerek yazı işleri müdüründen 1 kez bile olsun ne bir uyarı ne de ‘’şöyle yaz, böyle yazma’’ diye bir uyarı aldım.
Başarının tesadüf olmadığına inananlardanım, Yeni İzmir gazetesinin İzmir gündemini belirlemesi, köşe yazıları ve haberlerinin Ankara’da ses getirmesi gösteriyor ki, en aşağıdan en yukarıya bu işin bir ekip işi olması, özgün haber yapması, bu başarının sırrını gösteriyor. Diğer yandan üzülerek ifade etmeliyim ki; 2 bin, 3 bin TL. para hesabı yapan, kendini duayen zanneden, eski başarıları plaketten öteye gitmeyen, ulusalda esamesi okunmayan, Ankara kulislerini bilmeyen, İzmir’de tanıdığı üç beş milletvekili ve belediye başkanı ile kendini siyaset bilimci gibi gören, gündemi okuyamayıp günlük hezeyanlarda bulunanları görünce sığ düşünceler, sığ insanlar deyip İzmir adına umutsuzluğa kapılıyorum.
Oysaki İzmir öyle gazeteciler öyle yazarlar yetiştirmiş, bir o kadar gazeteler kurmuş bir şehir. Neden bu hale gelindi, nasıl düzelir, neler yapılabilir gibi soruların cevabını bilsem de uzmanlık ve etik anlayışıma göre cevaplamak bana düşmez. Gerçek manada duayenlerin bu işe el atması ve yeni ile eskileri birleştirip, harmanlaması gerekli diye düşünüyorum.
Ben yine de kendi üslubumca basındaki çürük elmaların tarifini yapayım, hem de maddeler halinde sıralayayım.
1-Her eline kamera ve tripod alan kameramanlar,
2-iki kelimeyi bir araya getiremeyen, ‘’eee, eee, eee’’ diyerek sanki ninni okuyan sunucular,
3-Basın etiği nedir? 5N 1K’dan habersiz muhabirler,
4-Konuk para versinde kim olursa olsun diyenler,
5-Az biraz siyaset yapıp tutunamayan, siyasette bir yere gelemeyip, basını bir hesaplaşma ve yükselme yeri olarak görenler,
6-Şantaj yapıp para aldıktan sonra haber yapmayan, ya da parayı peşin parayı alıp hiç haberi yapmayanlar,
7-Gerektiğinde soruşturma geçirmeyi, hapise girmeyi göze alamayan korkaklar
8-Gazeteciliği sosyal yaşamının bir parçası görenler ve basın kartı için gazetecilik yapanlar
9-Asgari ücreti hatta daha aşağısını çalıştırdığı gazetecilere reva gören sözde medya baronları
10-Yazım kuralları, noktalama işaretleri bilmeyen, mesaj yazar gibi köşe yazısı yazan sözde yazarlar,
11-Kendisi dahil SGK’lı çalışanı ikiyi geçmeyen haber siteleri ve internet televizyonları
İşte İzmir’i aşağı çeken ve gelişmesini engelleyen bu 11 madde düzelmedikçe, İzmir’de doğan ve büyüyen her medya mensubu gazeteci, yazar, sunucular, İstanbul ve Ankara’ya gitmeye mecbur. Herkes önce kapısının önünü temizleyecek ve yazar, gazeteci, sunucu temizliğine başlayacak.
Youtube video çöplüğü ile dolu ve hepimiz için zamankıymetli. Web sitesi açıp, ajanslara abone olup, elden düşme kameralar ile video çekmek ve yatıp kalktığı insanları köşe yazarı ve sunucu yapmanın adı gazetecilik değil, olsa olsa cast ajansı olur.