Günlük siyasi olayları ve gelişmeleri izlerken genelde hemen yorum yapmak istemem. Önünü, arkasını iyice araştırıp analiz ettikten sonra siyaset bilimi ışığında sentezleyip yorum yaparım. Bunun en büyük nedeni, aktif siyaset yaparken tek yanlı düşünerek birçok hatalı kararlar verip birçok dostumun kalbini kırmanın altında yatan, kalben mahcubiyet içinde ezilmem.
Bu eksende; Erken seçim, kongreler, Dilruba ve genç teğmenler analizi ile Özgür Özel'in işaret fişeğiyle seçim takvim başladı diyebilirim.
Siyasi Partilerin yenilendiği, yeni vizyon ve misyonların açıklandığı ve en önemlisi taze kan alarak yenilenme süreçleri kongrelerle başlar. Ama bu kan alma süreci Kızılay gibi stoktaki kanlardan değil, taze kanlardan olması gerekiyor ki bir yenilenme sürecinden bahsedelim. En son olacağı ben en başta söyleyip kongre değerlendirme sürecini geçeceğim. Şu an partisini ölümüne, amasız, eleştirmeden ve can siperane savunan teşkilat mensuplarına bakın, listeye giremeyince en büyük düşman onlar olacak.
AK Parti bir yandan kendi içinde taze kan ararken, CHP'nin 3 koldan attığı can simidiyle tersten gelen rüzgârı arkasına aldı ve ekonomiye rağmen yine Recep Tayyip Erdoğan ile tekrar seçimi kazanma sürecine girmiş bulunmakta.
Dikkat edin, bir anda ülke gündemine oturan Dilruba Kayserilioğlu, oy kaybı yaşayan AK Parti saflarını tekrar toplamayı sağladı. Her zaman derim; CHP %25-30 bandına sıkışmış bir durumda. Oyunu artırmak içinde "beyni emcüklenmiş"lerden oy alması lazım ki iktidar olabilsin. Mümkün mü? Asla ve kat'a değil. Tek başına iktidar olması siyaset biliminin ışığında, sosyolojik ve matematiksel olarak imkânsız. Dilruba'nın ilk mimik ve hareketlerine bakın, o bile şaşkın kendisini protokolde görmekten. Muhtemelen de İzmir'de vekillik sıralamasında yerini alacaktır.
Diğer yandan AK Parti yaklaşan kongreler öncesi ince eleyip, sık dokumaya çalışıyor ama eleğin gözleri taşıda geçiriyor, kumuda. Önce eleklerin değişmesi lazım ki, safi kum gibi siyasetçiler göreve gelebilsin. O yüzden gözler genel merkez ve MYK’da.
İzmir İlçelerde ise; lamı cimi yok, aması, şusu, busu yok artık. 30 ilçe başkanı kökten değişmeli. İl yönetimi ise tamamen vekillerin, MYK üyeleri ve vekillerin referanslarından arındırılarak seçilmeli. Başarısız ilçe başkanları, eski belediye başkanları vefa adı altında listelere girmemeli. Gerekirse sadece mahalle başkanları ile takviye yapılıp, tanınırlıklarına bakmadan canını dişine takan, fedakâr kişilerden oluşmalı ki, 94 ruhu tekrar kazanılabilsin.
Tabanda ise kaygı ve ümitsizlik hâkim. Onun adamı gidecek yerine yine onun adamı gelecek kazanan yine onlar olacak fikri hâkim. Her zaman derim, Recep Tayyip Erdoğan tüm teşkilatları lağvetse, tek başına daha çok oy alır diye. İl ve ilçeler siyaset üretemedikleri, sadece genel merkezden gelen talimatları uygulayıp bir politika geliştiremediklerine göre il ve ilçeleri milyonerler kulübünden, sadıklar ve çalışanlar kulübüne çevirmeli. Kangren olan uzuvları kesmek lazım kongrelerde.
Parti içinde, özellikle MKYK’da olup televizyon ekranlarına çıkan AK Partili isimlerinde acilen geri plana alınması şart. Üslupları, tarzları antipati uyandırdığından, sanki televizyon karşısında izleyenler sadece mahalle başkanı düzeyinde sandığından telafisi güç olan hatalara imza atıyorlar.
AK Parti ve teşkilatlar bir yol ayrımında, adı erken seçim olur bilinmez ama çok ciddi bir yenilenme şart. Bakanlıklar, MYK, MKYK, İl ve İlçelerden sonra bürokraside değişim başarı getirir. Ardından hukuk ve eğitimde atılacak adımlar liyakat ekseninde istikrar getirir. Ekonomi ise 2025 sonuna kadar etkileri, yoruculuğu ve bunaltıcılığı devam edecek gözüküyor. Yukarıdan başlayan vergisel sistem, orta ve küçük esnafı rahatlatacak adımlar atılarak devam etmeli ki kazan devrilmesin.
2025 senesi siyasi arena çok hareketlenecek, kimler kimlerle ne ittifaklar yapacak, kimler istifa edip parti değiştirecek, kimler siyasetten silinecek hep beraber göreceğiz.
Yorulanlara iyi tatiller, yeni gelecek arkadaşlara iyi çalışmalar dilerim.