Rabbine karşı pek nankör olan insanoğlundan kula karşı vefa beklenir mi? Bu soru cümlesi bir arabesk cümlesi değil, akıl edenler için Adiyat suresinden bir ayet.
Devamında bu vefasızlığı aşırı derecede mal sevgisine kapılmış olmasından kaynaklandığını söylüyor.
Mal ve mülklerinizin çokluğuyla övünmeniz sizi daha çok oyalıyacak bu dünyada. Servet toplayıp onu saya dursun…
Siccin defterini bilir misiniz?
Nasıllığı ve niceliği sadece ALLAH’a ait olan, amellerin kaydedildiği, o gün tüm sırların çıkacağı ve kapatacak bir gücünüzün olmadığı o günde açılacak defter.
O defter açıldığında ise, gerçeği yalan sayanların o gün vay haline.
Haddini aşanların o gün vay haline.
Gökyüzünün yarılıp, yıldızların dağıtıldığı, denizlerin taşıp, kabirlerin altı üstü bir olduğunda anlayacak insanoğlu, malının beş para etmediğini.
50 ayetlik Mürselat suresinde hakkı yalanlayanların o gün vay haline dediği insanoğlunun o gün plan yapamadığı, konuşamadığı gündür.
O ateşe girenlerin çoğu biz yoksulu doyurmuyor, sadece gösteriş yapıyorduk, iyiliği başa kakıyorduk diyenlerden olacak.
Size ispatı kolay bir deneme sunayım o zaman. Sadaka, fitre, zekat veren, üstüne iftarlar veren o sözde hayırsever sandığınız gösteriş budalalarından bir borç isteyin.
Hani o ayette KARZI HASEN denilen güzel borç. O zaman gerçek yüzlerini tanırsınız.
İşte onlar münafıklardır. Çok ağır yazdın demeyin, asıl ağır yazı 1400 öncesinde indi. İnanmayan Müzemmil suresindeki o süreye yani nimet içerisinde yüzen ama borç vermeyenlerin bekletildiği o süreye baksın.
Allah ile birlikte başkasına tapmayın derken o tapmanın para olduğunu, makam olduğunu anlayan ama safa yatanlar ise hesap günün gelip çattığında, ALLAH’a iman ettiğini iddia edip, oysaki hiç tanımadığı ve bilmediği ALLAH’ı karşısında görünce, malım bana hiç fayda etmedi, güç ve saltanatım elimden çıkıp gitti diyecekler.
Ölçü belli. Olur olmaz yemin eden, aşağılık, daima kusur arayıp iğneleyen, laf götürüp taşıyan, saldırgan, huylu, kaba, karakteri bozuk kimselere sırf serveti ve makamı var diye asla itaat etme diyor mülk suresinde.
Artık yol senin. Nankör mü olacaksın yoksa şükredenlerden mi diye insan suresinde sorulan ayrıma geldik.
Beled suresindeki o sarp yoldan geçebilecek miyiz?
Hani köle azat edip, yetimi, yoksulu ve yakınları doyurarak, mirası hak ve hukuk gözetip dağıtarak geçebileceğimiz o yol.
Rahmetli Uğur Mumcu, Muhafazakarlık tanımını, kârın muhafazası olarak nitelendirdiğini kitabında, ilk okuduğumda çok kızmıştım. Fakat şimdi görüp, idrak ediyor ve soruyorum : Muhafazakâr mısınız yoksa kârın muhafaza memuru musunuz ?