Hayatta tesadüf yoktur. Tesadüf, inançsızın kadere verdiği isimdir. İnsanın başına gelen sorunların anlamları vardır. Bu durum Allah (cc.)'ın beyanıyla sabittir. "Başınıza gelen her musibet, sizin ihmal ve kusurlarınız dolayısıyladır. (Şura süresi, 42.30)" Franklin D. Roosevelt'in "Politikada hiçbir şey kazayla olmaz. Olmuşsa, öyle planlanmıştır..." sözü her siyasi gelişmede rehber olamaz elbette ama yine de göz ardı etmemek faydalı olabilir.
Daha önceki yazılarımı okuyanlar bilir. Siyasette Meltem Rüzgarları ve Erken Seçim mi başlıklı 2 yazı kaleme almıştım. Muhalefet ile uzlaşılacağı iki tarafında şahin siyasetçilerden arınıp uzlaşı düsturuyla hareket eden kadrolarla yeni bir sistem ile savaş kabinesi gibi bir sistemle yola devam edeceklerini söylemiştim. Bu sefer olacak seçimleri daha öncekiler gibi olacağını sananlar yanılıyor. Muhalefet ile uzlaşmalar, kontrollü muhalefet ve temkinli eleştiriler gösteriyor ki; Dünya konjonktürüne göre şekillenecek, 3.Dünya savaşının ayak sesleri olan "Savaş Kabinesi" seçimi olacak.
Dün Meclis açılışında 4 önemli gelişme yaşandı ve teorik olarak yazdığım yazıların aslında ispatı gibiydi. Peki neydi o 4 gelişme? Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın; Yeni Anayasa, İsrail’in hedefinin Türkiye demesi, Sayın Bahçeli’nin Hdp Grubu ile tokalaşması, CHP Genel Başkanının talimatıyla, Cumhurbaşkanının ayakta karşılanması gibi gelişmeler gösteriyor ki, Anayasa değiştirilecek. CHP parlamenter sistemi ve Cumhurbaşkanının yetkilerinin kısıtlanmasını isteyecek. Savaş ön plana alınarak savaş kabinesi kurulması gündeme gelecek ve her partiden karma bir meclis kurulacak. Tabi bunun olabilmesi için, Anayasa değişikliğinden sonra Sayın Bahçeli’nin erken seçimi dile getirmesi gerekli. Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde, Özgür Özel Başbakanlığında, geniş katılımlı bir siyasi sistem bizleri bekliyor.
Lord Acton, "İktidar yozlaşmaya eğilimlidir ve mutlak iktidar mutlaka yozlaşır." Demiş yüzyıllar önce. Şu an Sayın Erdoğan bile kendi parti teşkilatından ve ekibinden sıkılmış durumda. Yeni kadrolar kuramıyor, çalışan ve dertlenen kadrolar bulamıyor, en önemlisi hizmet eden ekip bulamıyor. Yıllarca oluşturduğu, bir zamanlar 7’den 70’e herkesin sempati ile baktığı, ezilenlerin gür sesi, göründüğü gibi olan, gücünü milletten alan, iki kişiden birinin oyunu alan Erdoğan’ın mirasını bitirmeye, bıraktığı izleri kapatmaya çalışanları görünce böyle bir sistem kendisini korumak demektir.
Daha önceki yazımda ise, ülkenin siyasal İslam ile kemalizm arasına sıkışmış olduğunu belirtmiştim. İki kutuplu Türkiye, Anadolu’nun sosyolojik çoğulculuğuna tehdittir. Ak Parti’nin muhafazakâr demokratlığı kuşatıcı bir vizyon ortaya koyamamaktadır. Aynı şekilde CHP Kemalizm’i statik, jakoben, muasırlaşmak üzerinden, öne çıkmak, üstüne çıkmak, egale etmek iradesinden vaz geçmiş, Yunan Politeizminden beslenen çoğunlukçu demokrasi ve batı taklitçiliğine indirgenmiş Misak-ı Milliden kopmuş, PKK Kürtçülüğü, Mezhepçi İdeolojik fikirlere ve eylemlere sıkışmış bir duruma gelmişti. Şimdi ise tarihin tekerrür edeceği yılları yaşıyoruz adeta. Türk Siyaset tarihinin dönüm Noktası MSP-CHP Koalisyonudur. Kıbrıs Barış Harekâtı Cumhuriyet tarihinin çerideki en önemli zaferidir. Siyonizmin Arz-ı Mev’ud’unu, Yunan’ın Megalo İdeasını patlatmış bir ortaklıktır. Sanırım mesaj alınmıştır, hayırlı olsun.
Siyaset Bilimi ışığında ilerlemeye gayret ettiğim köşe yazılarımda ve televizyon programlarında, sığ görüşlü, anı düşünen, sadece maddi kaynaklı siyaset yapan, parti küçük olsun benim olsun diyenler, dalkavuklar, ülkenin geleceğini sadece kendi geleceği olarak görenler dışında herkesin görüşüne başvurarak, konuk alarak ve fikirlerine danışarak yeni konseptler oluşturmaya gayret ediyorum. Şahıslarla, kişilerle, kurumlarla hiçbir ilgim, alakam olmadığı gibi garez ve düşmanlığımda yok. İdeal toplum, ideal devlet, mutlu ve huzurlu vatandaş olmanın yollarını arayıp, bunları paylaşıyorum.