Turgay Kılıç

En büyük düşman ‘bağnazlık’!

Turgay Kılıç

Elimizden geleni yapsak da bir yerde elimizden gelenin eksikliğini hissediyoruz. Bilgimizin azlığını da gerçekliğin var olma tamlığını o ‘eksiklik’ ve hataların bize gösterdiği akılla ölçüyoruz.

Ben, işte bu farkındalığın farkına varanların ‘iyi ve kaliteli insan’ olduğuna kapılıyor ve o insanların olmasından yanayım. Onların bu dünyada yaşamasını isterim. Aksine bu diğer insanların sadece nefes israfıyla yaşayarak kaliteli insanları da rahatsız ettiğinin altını çiziyorum, yaşamım boyunca…

Kalitesiz insanlardan kastım, okumayan, yazamayan, duyarsız, saygısız, hiç hayvan sevmemiş, hiçbir insanla empati kurmamış, başkasının penceresinden bakamayıp da hep ‘ben’ penceresiyle yaşayan o insanlar…

Bu insanların Türkiye’de çok olduğunu var saydığımızda ve sisteminde bu insanlardan oluştuğuna baktığımızda; elbette kaliteli insanların ‘hasta’ kalitesiz inşaların ise ‘normal’ olduğunu görmek mümkün…

Bir sokak röportajında vatandaş, “Bir kâğıda Arapça küfürlü bir kelime yazıp oraya asarsanız ve deseniz ki bu yazıda şifa var. Herkes o yazıyı eline alır yüzüne sürer ve şifa bekler. İşte o insanlardan hiçbir şey beklenemez” demişti.

Haklıydı.

Bu yüzden Aziz Nesin’in “Türkiye’nin yarısı geri zekalıdır” sözü, tam da bugünü anlatıyor. Ve Nesin, o sözüyle her yerde linç edildi. Oysa deseydi ki “Türkiye’nin yarısı akıllıdır.”

İşte o gün linç edilmeyecekti, sevilecekti.

Bu ülkenin algısı sadece basit bir toplama işlemine benziyor. Düşünme yok, sorgulama yok, dinleme yok…

Ve bu kitlenin seçime grip kendi düşüncesindeki kitleyi iktidara getirirken “Açlığın, yoksulluğun, sefaletin” baş göstermesiyle “Neden bu hale geldik?” diye de sorgulamaya başlıyor!

Boşuna sorguluyorlar, çünkü tek sebebi yine bizleriz… Yine onlardır!

Şayet 50 yaş ve üzeri sandığa gitmezse, o zaman yeni nesille çok fazla şansı olur bu ülkenin!

Çok az sayıda farkındalığı gelişmiş 50 yaş ve üstü vatandaş kaldı. Çünkü onların da Y ve Z kuşakları torunları olduğundan kaynaklanıyor. Onlar torunlarından gördükleriyle farklılık bilincini geliştirebiliyor. Ama hiç farkına varmayanlar ise sık sık eskileri yaşayarak bugünlerin daha iyi olduğunu düşünüyor.

90’lı dönemlerden daha da kötü hale gelen Türkiye’nin en büyük düşmanı ‘bağnazlık, cahillik, ötekileştiren ve farklı olanı linç eden’ bir yapıdır. Bu da eski neslin beslendiği ve yeni nesli baskı altına alarak yok etmeye çalışmasıdır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi yaş ortalamasında genç nesli barındırmıyor.

Ve sokaktaki siyasette yine genç neslin çokça olması gerekirken eski neslin siyaset sahnesinde olması günümüz çağına da aykırı. Günümüz teknoloji çağında bu şart. Ama eski neslin bugünün çağına ayak uydurmaya çalışması da yeni neslin samimiyetini kazandıramıyor.

Artık bu neslin her alanda iş imkânı bulması ve her alanda kendini gösterebilmesi için bu olanakların yeterli olması gerekiyor.

Bence bu seçimden önce 50 yaş üzerinin sandığa gitmemesi geren bir karar alınabilir, ama bu durum bazılarının işine gelmeyecektir.

Bu sistem değişmedikçe farklı bir şey beklemek, anlamsız…

Yazarın Diğer Yazıları