Yerel seçimlere yine krizle, korku ve endişeyle giriyoruz. Ülkedeki saldırı ve olaylara baktığımızda seçimlerin hiç olmadığı dönemlerde kendimizi sokakta daha güvenli hissediyoruz.
‘Seçim’ denilen her dönemde sokaklarda saldırı, silah sesleri, ötekileştirme dili ve olaylar eksik kalmıyor.
Mevcut iktidar, 22 yılda kendisi için güzel bir muhalefet yarattı.
‘Sesiniz çıksın, ama kulağımızı tırmalamasın’ cinsten bir muhalefet yaratıldı.
Ve sadece muhalefet değil, bu iktidar kendisi için bir ‘medya’ organı da yarattı.
Bir avuç medya ise kendince yolunda ilerlemenin verdiği etkilerle baş ederken ‘RTÜK (Radyo Televizyon Üst Kurulu)’ ile başı derde giriyor.
Asıl seçmeni ve toplumu bir arada ayrıştıran ve korkutan şey ise seçimlerin yaklaşmasıyla sokaktaki korku hakimiyetinin artmasıdır.
Önceki seçimlere baktığımızda keyifli ve heyecanlı seçimleri artık geride bıraktık.
50 yıl önceki seçimlerde parti liderleri bir kanalın programında toplanır usta gazetecilerin sorularını keyifle yanıtlardı. Ve meydanlarda kimse saygısını yitirmez, ötekileştirmez, ‘montaj’ kasetlerle birilerinin hayatını ve ailesini bu lekeli siyasete alet etmezdi.
Karikatür dergileri, mizah içerikli ve iğneleyici tiyatro oyunlarıyla siyasetin gündemi kamuoyuna ‘ince espri’ yoluyla sunulurdu.
Bugün, bir kelimeden hayatı kararan sıradan insanlar var; gazetecisi, siyasetçisini saymıyorum!
Tır şoförü, sokakta röportaj veren işsiz vatandaş, kitap çıkaran yazar, sahada haber takibi yapan muhabir, kürsüde eleştirilerini sunan siyasetçi ve diğer baskılar…
Bunların yanında bizler de bugün, haber kaynaklarımıza kendimizi ifade etmek için ‘güven’ vermenin karın ağrısını çekiyoruz. Haklılar, korkmakta… Çünkü çocuklarına, ailesine verecek üç-beş kuruş maaşı kaybedemez, hapse giremez!
Ve bugün, İstanbul’daki Santa Maria Kilisesi’ne düzenlenen silahlı saldırıda dehşeti sadece bu ülkenin Sunnisi, Alevisi, Ermenisi, Kürdü değil; Hristiyan’ı da yaşıyor.
Ben bu satırları yazarken, yayın yasağı geldi!
O halde, ağzımıza fermuarı vurup izleyelim öyle değil mi?
CHP’de ‘kararsızlık’
Cumhuriyet Halk Partisi, ilk defa girdiği yerel seçimlerde böylesi ‘kararsız’ adım atıyor. Birçok il ve ilçenin yanında beldeleri açıklayarak İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin adayını açıklamakta geri duruyor.
Mevcut Başkan Mustafa Tunç Soyer, Buğra Gökçe, Musa Çam, Atila Sertel, Olgun Atilla, Ayhan Baltacı, Cemil Tugay, Tacettin Bayır, Abdül Batur’un İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne adaylığını koydu ve CHP Genel Merkezi ise hâlâ karar kılamadı.
Çok fazla aday adayının olmasının sağlanmasında bir ilke imza atan ana muhalefet (CHP) vatandaşın kafasında onlarca soru işaretine yol açtı. İzBB adayının açıklanmasında bir türlü karar veremeyerek de işin tadını ve heyecanını da kaçırmış oldu.
Dün geceki ‘Cemil Tugay’ isminin listede yer almasına karşın CHP’de yine ikiye bölünme başladı. İktidar kanadından ‘alaylı’ tepkiler geldiği gibi bugün muhalefet kanadında bulunan Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ da durumu alaya alarak, “CHP’nin eski yöneticilerinden biri bir tweet attı. Ve dedi ki Tunç Soyer’in karşısına Ekrem İmamoğlu ve Veli Ağbaba, 5’li çeteye çok yakın bir siyasi hamlesi var. Ve de Mehmet Cengiz’in bir temsilcisi olan Cemil Tugay’ı gösterecekler. Yani çok ilginç, İzmir’de CHP adayını ya Dem Parti belirleyecek ya da Cengiz inşaat belirleyecek. Hiçbiri samimi Atatürkçü ve Türk milliyetçisi, vatansever seçmenleri; Dem ile Cengiz inşaat arasına da sıkıştırılamaz, sıkışmayacak da” dedi.
Şimdi böylesi bir karmaşada İzmirli ne yapacak?
Elbette sandıkta kendi kararını verecek; ama bunca karmaşaya gerek yoktu! Sandığa ve siyasete olan güven tamamıyla yok oluyor! Mevcut iktidar ise ekmeğine manda yoğurdu, ceviz ve ithal hurma sürüyor…
Vatandaş ise, 10 bin liralık kira, 10 TL’ye ekmek, 12 TL’ye simir/poğaça, 10 TL’ye çay alamayacak duruma geldi. Aldığı asgari ücretle ise bankaya çalışmak zorunda kalıyor!