Açlık tehlikesi kapıda

2050'ye kadar gıda üretimi yüzde 50, temiz su kaynağı yüzde 30 artmazsa global açlık tehlikesi bekleniyor. Tehlikenin kalkması için iklim krizi, su kaynaklarının tükenmesi ve karbon ayak izi ile mücadele planlarının hayata geçirilmesi gerekiyor

Tüm sektörlerde olduğu gibi tarımsal gıdada da sürdürülebilirlik ve doğa dostu üretim ön plana çıkıyor. Uzmanlar, doğal kaynakların tükenmesi, dolayısıyla açlık tehlikesinin kapıda olduğunu söylüyor. Eğer 2050 yılında dünyada gıda üretimi bugünün yüzde 50, temiz su kaynağı da yüzde 30 üzerine çıkmazsa dünya küresel açlık tehlikesi ile karşı karşıya kalabilir. Çünkü o tarihte dünya nüfusunun 9,8 milyar kişiye ulaşması bekleniyor. 

Hayvancılık sektörünün beslenme ihtiyaçlarına yönelik üretim yapan Hollanda merkezli Trouw Nutrition Türkiye Ülke Müdürü Gonca Altıntaş, ekonomik, ekolojik ve sosyal açılardan çok boyutlu sürdürülebilirliğin, tarımsal gıda sektörü için kritik önemde olduğunu belirterek, araştırmaların, önümüzdeki yıllarda savaş, göç, artan nüfus ve gıda kaynaklarındaki yetersizlikler gibi ciddi küresel sorunlarla karşı karşıya kalınacağını gösterdiğini, iklim değişikliği ve kuraklık gibi çevresel tehditlerin bir yandan maliyetleri artırırken diğer yandan tarımsal alanların azalması ve su kaynaklarının tükenmesi gibi problemleri beraberinde getirdiğini vurguladı.

Açlık tehlikesi kapıda

Dünya nüfusunun 2050’de 9,8 milyar olmasının beklendiğini hatırlatan Gonca Altıntaş, “O şartlarda, biyolojik yakıt ve beslenme ihtiyacını karşılayan tarımsal üretimin yüzde 70 oranında artırılması gerekiyor. Kişi başına düşen tarım arazisinin 2,0 dekardan 1,6 dekara düşmesi bekleniyor. Sağlıklı gıda ihtiyacının karşılanması için 2050’ye kadar gıda üretiminin yüzde 50 oranında artırılması gerektiği tahmin ediliyor. Aynı dönem için su talebinin de yüzde 30 oranında artacak. İklim değişikliğinin hayvancılık faaliyetlerinde maliyetleri artırmasına dair yapılan bir değerlendirme özellikle yem ham maddesi üretiminin ciddi şekilde etkileneceğini ve bu durumun son ürüne yansıyacağını gösteriyor. Sığır eti fiyatlarının iklim değişikliği olmasa da 2050 yılına kadar yüzde 33 artması beklenirken, iklim değişikliğiyle birlikte bu artışın yüzde 60’a çıkacağı tahmin ediliyor” diye konuştu.

TÜRKİYE SU KRİZİ İLE KARŞI KARŞIYA

İklim değişikliğinin Türkiye’deki etkilerine değinen Altıntaş şöyle devam etti; “Türkiye’de kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı yıllık 1.300 metreküp. İklim şartları değişmezse su sıkıntısı ile karşı karşıyayız. 2018’de 81,9 milyon olan Türkiye nüfusunun 2050’de 95,7 milyon olması bekleniyor. Nüfusun böyle artması, kişi başına düşen su miktarının 1.200 metreküp civarına inmesi demek. İklim değişikliği ve hızlı nüfus artışı dikkate alınınca, Türkiye'nin su fakiri ülke olması öngörülüyor. Tüm riskleri masaya yatırarak mevcut tabloya bakınca, geleneksel tarım yöntemlerinin yetersiz kalması nedeniyle tarımsal alanlar azalıyor. Hayvancılık sektörü dünyanın en büyük doğal kaynak kullanıcısı. Tarımsal arazilerin yüzde 80'i otlatma, hayvansal yem üretimine, küresel su kullanımının yüzde 8'i yem bitkilerinin sulanmasına ayrılmış. Sürdürülebilir tarım ve hayvancılık için yeni yaklaşım ve multidisipliner araştırmalara ihtiyaç duyuyoruz. Sektörümüzün tüm paydaşlarının iş birliği içinde gıda güvenliğini sağlamak ve ekonomik kayıpları azaltmak adına gerekli adımları atması önemli. Trouw Nutrition Türkiye olarak bu konuda her zaman olduğu gibi üzerimize düşenleri yapmaya hazırız.”

Bakmadan Geçme