Alerjik bünyeler dikkat! İşte korunma yolları!
Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği (AİD) ve Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Alerji ve...
Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği (AİD) ve Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Alerji ve Astım Bilim Dalı önceki başkanı Prof. Dr. Bülent Enis Şekerel çocukluk çağındasık görülen alerjileri anlattı. Alerji, vücudun bağışıklık sisteminin kendisi için zararlı olmayan bir besin veya toz parçacığına anormal ve abartılı bir tepki vermesi olarak ifade edilir. Bu tepki organizmamız için rahatsızlık vericidir ve hastalık tablolarına neden olur. Alerji geliştirmeye yatkın kişilere atopik bünyeli denir. Atopik bünye çoğunlukla yaşamın ilk yıllarında besin alerjisi şeklinde kendini belli eder. Ancak yaş ilerledikçe polen, hayvan, ev tozu akarıve küf gibi solunum yolu ile vücuda giren maddelere karşı alerjiler gelişir ve astım, alerjik nezle gibi hastalık tablolarına neden olur.
“DÖRT KİŞİDEN BİRİNDE”
Çocukluk çağının ve yetişkin çağının en sık görülen alerjilerinin çayır polenleri, ev tozu akarları, kedi-köpek-at gibi hayvanlar, zeytin ve servi gibi ağaç polenleri, pelin otu, arsız zaylan gibi ot polenleri ve küfleri olduğunu belirtti. Şekerel, ülkemizde ergenlerin ve yetişkinlerin en az dörtte birinde bu maddelerin birine veya daha fazlasına alerjiler olduğunu vurgulayarak,“Bundan on beş yıl kadar önce alerji gelişmesini önlemek için alerjik besinlerin diyete eklenmesini bir iki yaşa kadar geciktirilmesi ve bunun alerji gelişimini engellemesi beklenmekteydi. Ancak beklentilerin aksine bu tutum, besin alerjisinde artışa neden olmuştur. Bugünkü anlayışımıza göre besin alerjenleri egzamalı deriden veya solunum yolundan girerek besin alerjisi gelişmesine yol açıyorlar. Besinlerin sindirim sitemi yoluyla alınması ise toleransı geliştiriyor. Bu nedenle günümüzde bebeklerde alerjik potansiyeli olan tüm besinleri yaşamın ilk 4 ile 8 ayları arasında başlanmasını öneriyoruz. Bunun besin alerji sıklığını azaltması bekleniyor. Besin alerjisinin azaltılmasında umudumuz atalarımızın tercihlerine sahip çıkmakta aranıyor” açıklamasında bulundu.
“ALERJİ DÖNÜŞTÜ”
Hacettepe Üniversitesi’nde gerçekleştirdikleri çalışmalarda ülkemizde alerjilerin zaman şekil değiştirdiğini gördüklerini söyleyen Şekerel, “Çünkü insanoğlu neyle yaşarsa ona alerji geliştirir. Önceleri kedi köpek bahçede beslenirken şimdilerde artan kentsel yaşam ile artık evlerimizde yaygın bir şekilde beslenir oldular. Bu da beraberinde kedi ve köpek alerjisinde iki kattan fazla bir artışı getirdi. Önceleri park, bahçe ve yol kenarlarına yerel ağaçlar dikilirdi. Oysa son 10 yılda arizona servisi gibi hem görselliği yüksek hem de sıcaklık değişimlerine dayanıklı ağaç türlerinin dikimi çok yaygınlaştı. Bu da beraberinde arizona servi polen alerjisinde 10 kata yakın bir artışa neden oldu. İklim değişikliği ile artık kara kış yaşamaz olduk ve bu da Avrupa’dan gelen arsız zaylan gibi istilacı otların ülkemizde yaygınlaşmasına neden oldu. Karasal iklimin hâkim olduğu yerlerden kıyılara göçenlerde, rutubetli yerlerde sık görülen ev tozu akar alerjisine rastlama başladık” dedi.
“DOĞAYLA MÜMKÜN”
Alerjik bünyenin kendini bebeklik çağında belli ettiğini ifade eden Şekerel, “Araştırmalar alerji gelişiminin sezaryen doğumların, bebek beslenmesinde anne sütü kullanımının azalmasının, aşırı hijyenik yaşama çabasının, fazla antibiyotik kullanılmasının, endüstrileşmenin, batı tipi yaşam biçiminin tercih edilmesinin, doğal yaşamdan kopuşun ve bebeklerde ek gıdaya başlamanın geciktirilmesinin yol açtığını düşündürmektedir. Alerjilerin artışı bu etmenlerden birinden ileri gelmiyor, aksine bunların birçoğunun ve hatta belki de tümünün ortaklaşa sorumlu olduğunu düşünüyoruz. O yüzden de atalarımızın yaşam biçimine yani doğal yaşama geri dönebildiğimiz takdirde alerjileri azaltabileceğimizi inanıyoruz. Genellikle tedaviler alerjilerden ileri gelen yakınmaları oluştuğunda onları geriletmek için uygulanır. O yüzden alerjik hastalıklardan korunmanın ilk basamağı alerjenden kaçınmaktır” diye konuştu.
Haber Bülteni