Alışveriş zevkiniz kişiliğinizi yansıtıyor

Satın alma alışkanlıklarımızı gerçekten ihtiyaçlarımız mı belirliyor? Sepete attığımız her bir ürünün arkasında nasıl bir satın alma motivasyonu var? Tüketilen her ürün ve hizmet beynin rasyonel ya da duygusal süzgecinden geçiyor mu?

Alışveriş çılgınlığı yaşadığımız bu çağda, neyi hangi kriterlere göre alıyoruz sorusunun cevabı da aranıyor. Tüm bu soruları cevaplayan kapsamlı bir yanıt var; sembolik tüketim… Sembolik tüketim, mal veya hizmetlerin işlevsel faydalarından ziyade tüketicilere ifade ettikleri değerler için satın alınması ve kullanılması eylemini ifade ediyor. Başka bir deyişle bu tüketim tarzı, bireylerin ürünleri yalnızca pratik amaçları için değil aynı zamanda taşıdıkları sembolik anlamlar, sosyal statü veya kimlik için satın aldıkları bir tüketici davranışı biçimi. İnomist İletişim Danışmanlığı Ajans Başkanı Sibel Selvi, giderek daha fazla insanı içine çeken sembolik tüketim alışkanlığının altında yatan gerçeklere değindi.

Sembolik tüketim, tüketim kültürü kavramı ve modern toplumdaki tüketimin rolü ile yakından ilgili. Birçok ürün ve markanın, temel işlevlerinin ötesine geçen sembolik anlamlar ve kültürel çağrışımlar taşıdığı aşikâr. İnsanlar genellikle bu ürünleri kimliklerini, değerlerini ve isteklerini başkalarına iletmek veya ifade etmek için kullanıyor. Örneğin; hepimizin yakından tanıdığı ama rahatlıkla ulaşamadığı çok lüks markalar genellikle zenginlik, statü ve itibar ile ilişkilendiriliyor. İnsanlar bu ürünleri yalnızca kaliteleri veya işlevsellikleri için değil aynı zamanda sosyal statülerini ve refahlarını başkalarına göstermek için de satın alabiliyor. Benzer şekilde belirli giyim markaları, spor arabalar veya elektronik aletler, belirli yaşam tarzlarının, alt kültürlerin veya kişisel tercihlerin sembolleri olarak görülüyor.

İSTEDİĞİ SOSYAL GRUBA AİT HİSSETMEK İÇİN SATIN ALIYOR

Sembolik tüketim sosyal normlar, kültürel değerler, reklam ve kişisel kimlik gibi çeşitli faktörlerden etkileniyor. İnsanlar, arzu ettikleri kişisel imajla uyumlu veya belirli  sosyal gruba uyum sağlamalarına yardımcı olan ürünleri seçebiliyor. Sembolik tüketim aidiyet duygusu dahi yaratabiliyor veya sosyal hiyerarşileri güçlendirebiliyor. Sembolik tüketimin lüks veya pahalı ürünlerle sınırlı olmadığına dikkat etmek önemli. Çok çeşitli mal ve hizmetlere sembolik anlamlar yüklenebilir ve farklı bireyler veya topluluklar, çeşitli ürünlerle ilgili farklı yorumlara ve çağrışımlara sahip olabilir. Genel olarak bakıldığında sembolik tüketim, fonksiyonel ihtiyaçların ötesinde tüketici davranışının önemini vurguluyor ve çağdaş toplumda kimlik, statü ve kültürel anlamların sembolleri olarak ürün ve markaların rolünü ortaya koyuyor.

İHTİYAÇLAR HİYERARŞİSİ YIKILDI,  LÜKS AVM İNŞA EDİLDİ

Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisine baktığımızda ilk aşamada fizyolojik ihtiyaçlar, daha sonra sırasıyla güvenlik ihtiyacı, toplumsal aidiyet ve kendini gerçekleştirme ihtiyaçları yer alıyor. Ama bugün için hiyerarşide büyük bir sapma görüyoruz. Bu sapmanın arkasında ise gösterişçi tüketim var. Lüks veya pahalı mal ve hizmetlerin satın alınması ve tüketilmesi yoluyla zenginlik veya statünün gösterilmesi insanlara daha cezbedici geliyor. Peki, çılgınlığı bu denli artıran temel motivasyon nedir? Aslında birçok cevabı var. Yüksek gelirliler ile dar ya da az gelirliler arasındaki gelir eşitsizliği maalesef birçok toplumda genişliyor. Sonuç olarak, daha yüksek gelirli bireyler, kendilerini diğerlerinden ayırmanın bir yolu olarak gösterişçi tüketim yoluyla yüksek sosyal statülerini gösterme ihtiyacı hissedebiliyor.

SOSYAL MEDYA KENDİNİ SUNMA KÜLTÜRÜ YARATIYOR

Sosyal medyanın ve dijital platformların yükselişi, bireylerde çevrimiçi kendini sunma ve imaj bilinci kültürü yarattı. İnsanlar genellikle sosyal medya platformlarında dikkat, onay ve sosyal tanınma kazanmak için lüks ve statü arttırıcı ürünler sergileme arzusu beslemeye başladı. Sonuç olarak bireyler; ünlüler, etkileyiciler ve medya aracılığıyla gördükleri varlıklı yaşam tarzlarını taklit etmeye can atar hale geliyor, bu da sosyal statü elde etmenin ve istek uyandıran arzuları yerine getirmenin bir yolu olarak gösterişçi tüketimin artmasına yol açıyor.

Evet, bu kadar uyaran varken gösterişçi tüketimden uzak kalmak zor olabilir, üstelik orta sınıf erirken… Ancak Türkiye’de tüketiciler, ekonomik krizlerle kaybettiği bazı ayrıcalıkları satın aldıkları ürünlerle ikame etmeye çalışıyor. Yapılan pazar araştırmalarına bakıldığında, kredi kartları veya ihtiyaç kredileri aracılığıyla lüks tüketim miktarının giderek arttığı görülüyor. Türkiye’de en çok talep gören sembolik lüks ürünler arasında tasarım giyim, ayakkabı, mücevher, saat, deri ürünler, gözlük, taşınabilir elektronik araçlar, yazı araçları, kırtasiye ürünleri ve kişisel bakım ürünleri yer alıyor. İhtiyaçlar değil statü baskısı galip geliyor, lüks marka çanta satın alma kararını ertelemekse doğru gelmiyor.

Sembolik tüketim daha ne kadar devam eder? Bu sorunun yanıtı ise danışmanlık firması Bain & Co ve İtalyan lüks markalar temsilcisi Altagamma iş birliğinde yapılan bir araştırmada saklı. Araştırmaya göre; küresel lüks ürün pazarı 2022 yılında önceki yıla oranla yüzde 21 büyüdü. Üstelik de tüm ekonomik belirsizliklere rağmen… Veriler, ekonomik gerileme sırasında sosyal statü elde etmek veya sürdürmek isteyen bireyler arasında istek uyandıran bu tüketimde artışın devam edeceğini kanıtlar nitelikte. Hiç kuşkusuz sembolik tüketim gelecekte satın alma alışkanlıklarımızı domine eden en temel güçlerden biri olacak. Dolayısıyla şunu söyleyebiliriz ki; bana ne satın aldığını söyle, sana seni söyleyeyim!

Bakmadan Geçme